18. Geçmiş

17 0 0
                                    

Emre'den...

  Sıla'yı normal odaya almışlardı. Önce anne ve babası girmişti odasına. Sonrada Berk ve Burcu. Şuan da onlar içerideydiler. Benim girmem gerekiyordu. Ama, ya Sıla benden ayrılmaya kalkarsa. Bunu düşünmek bile cesaretimi o kadar kırıyor ki. Annem yanıma oturup elini omzuma koydu ve "oğlum. Bak konuyu bilmiyorum ama bir şeyden tedirgin olduğun belli. Anlatmak ister misin?" o an anneme çocukken -en son 7 yaşına kadar- baktığım masum bakışla baktım.
  Çocukken benden sadece iki yaş büyük amcamla takılırdım. Amca bile demezdim ona. Kerem derdim. Ben on iki, on üç yaşlarındayken o lisedeydi ve arkadaş çevreleri çok değişti. Sigara, uyuşturucu kullanmaya başladı. Beni de, ben fark etmeden sürükledi. O zaman annem ve babam bu durum yüzünden birbirlerini suçlayıp boşanma noktasına gelmişti. Dava günü annem ağlayarak Kerem'e 'hepsi senin yüzünden. Oğlumu bataklığa, bizi de mahkemeye sen sürükledin.' demişti. O zamanlar Kerem'i abim gibi gördüğüm için o anda annemden nefret etmeye başlamıştım. Annemgil o gün boşanmamıştı. Boşanamamışlardı. Bir kaç yıl içerisinde o pislik herifin ve içtiğim şeyin ne kadar iğrenç olduğunu anladım. Lise ikinin ortalarında bırakmaya başladım. Şimdi de sigarayı bile içmiyorum. Sıla hayatıma girdiğinden beri. Anneme mahkeme gününden lise ikiye kadar yabancıymış gibi davrandım. Yüzüne hiç gülmedim.
Mahkeme günü bugündü işte. 1 yıl önce bugün. Sabah ne kadar gülümsesem bile her boka sinirleneceğimi biliyordum. Oda lanet olsun ki Sıla'ya patladı.
  Annemin omzuna kafamı koydum ve konuşmaya başladım. "Anne başlarda onu hiç sevmesem de şimdi aşığım ona. O hayatımdan çekip giderse... Ben yaşayamam." yüzüme baktı ve "olum haklısın çok korktuk ama o çok iyi."

"Anne o yüzden değil. Ben onu çok kırdım. Lanet olsun ki ona inanmadım. Şimdi odasına girersem ve o 'ayrılmak istiyorum' derse. O zaman..."

"Bugün için değil mi? Geçmiş için herşeye sinirlisin. Şuan üzgünlüğün, pişmanlığın biliyorum daha fazla ama... Oğlum ben sizin birbirinize bakışlarınızı, onların evine gittiğimiz gün varya hah orda gördüm. İlk defa birine böyle yumuşak ve içten baktın sen. Sıla da... oda aşkla bakıyordu sana. İkinizde belli etmemeye çalıştınız ama biz anlarız. Şimdi git ve onla konuş."
Başımla onayladım ve ayağa kalktım. Haklıydı annem. Gitmezsem yalnış anlayabilirdi. Kapı açtım. Berk bana bakıp Burcu'ya döndü ve "Burcu hadi biz çıkalım." dedi ardından Sıla'ya bakıp "tekrardan geçmiş olsun panpakeytam." dedi. Sıla gülümsedi. Bana baktı. Yüzünde ne nefret vardı ne başka birşey. Sadece yaralar. Duygularını kapatacak kadar belli ki. Burcu ve Berk dışarı çıktılar. Serum olmayan elini tam tutacaktım ki Sıla elini yumruk yaptı. Tutmamı istemiyordu. Tamam ben her şekilde affettircem kendimi. Gözünün içine baktım ve konuşmaya başladım.
"Bak ben çok özür diler..." sözümü kesti.

"Özür diliyorsun anladım. Biraz yalnız kalsam?"

"Beni dinle. Lütfen böyle davranma bana."
Sıla'dan...

  Onu dilemek istiyordum. Evet. Ama bu onun beni sevip sevmediğini düşünmemi engellemiyordu. Gözüm dolmaya başlarken "bak Emre. Lütfen şuan beni yalnız bırak. Bak seninle, bizle ilgili yalnış bir karar vermeyelim. Dizi yırtık pantolon giydiğim için bana kilotla dışarı çıkmış kızmışım gibi davrandın. Birşey demedim çünkü pişman olacağını biliyordum. Sonra arabayı bir yere vurdun ona sinirlendin. Sonra Nazlı, flaş tv oyunculuğundan daha kötü bir performansla kendini yere attı. Sende bunu benim çelme takmamla bağdaştırdın. Bak sana günün özeti. Nasıl iyi mi?"

"Özür dilerim... ama bunları bilerek yapmadım."

"Aynen. Bende biliyorum bilerek yapmadığını." dedim sinirlendiğimi belli ederek. Ama pişmanlığı yüzünden o kadar belliydi ki...

"Bugün o iğrenç gündü. Herşeyin bir zamana kadar mahvettiğim gün. Ben bugün sinirli olacağımı tahmin ediyordum. Her yıl olacak bunu da biliyorum. Bu yıl da oldu işte. Ama bilerek değil... Yemin ederim yaptığım her şey şey bilerek değildi."

"Ne demek o? Anlat bana. Noldu geçmişte bugün."
Tam ağzını açacaktı ki doktor geldi. "Son tahlillerinizi de yaptıktan sonra sizi taburcu edeceğiz. Bugün nasıl hissediyorsunuz kendinizi?"

"İyiyim teşekkürler. Ama bir konu konuşuyorduk. Yalnız bırakabilir misiniz?"

"Aa çok pardon hemen çıkıyorum." deyip çıktı. Bende Emre'ye bakıp "dinliyorum." Bu sefer ellerimi tutmasını engellememiştim. Ellerimi tutup sözlerine devam etti.

"1 yıl önce bugün bir olay oldu. Annem ve babam benim yüzümden boşanacaklardı. Yani kesindi. Mahkemeye kadar gittiler. Ama çok şükür ki başanmadılar. Benim yüzümden dediğim boşanma konusu ise... Ben on dört yaşından lise ikinci sınıfın ortasına kadar uyuşturucu kullandım..." Sözünü kestim ve "ne? Ne dedin sen? Uyuşturucu mu kullandın?" dedim biraz sesimi yükselterek. Sözlerine devam etti.
"Evet. Benden iki yaş büyük amcam vardı. Kerem derdim tabi ben ona. O liseye geçince herşeyi değişti. O, uyuşturucu kullanmaya başlayınca bende, yanında göre göre başladım. Annem ve babam bu durumu birbirlerine karşı suç atarak devam ettirdiler. İşte 'senin yüzünden oldu' falan. Sonra mahkeme günü annem Kerem'e birşeyler söyledi. Bende o zamanlar onu abim gibi gördüğüm için anneme karşı çıktım ve ondan nefret etmeye başladım. İnsan bunun yüzünden annesine nefret eder mi ya?  Neyse sonra bu Kerem'in ve o içtiğim şeyin ne bok olduğunu anladım. Lise ikinin ortalarından bu yana sadece sigara içiyordum ve anneme olan o durum yoktu. Senle sevgili olduğumuzdan beri sigara da içmiyorum. Bak... Sevgilim... Bu anlattıklarımı bahane olarak algılama nolur. Biliyorum herşey üst üste geldi. Gerçekten ben çok öz..." sözünü kestim. Ve
"Seni çok seviyorum be adam." dedim. Ona olan küslüğümün süresi kalp ben. Neyse hep böyle olsun. Ya ben böyle birgün olduğunu bilseydim. Yani.. birşey de yapmamıştım ama. Pantolonumu falan değiştirirdim.

"Seni çok seviyorum be hayatımı anlamlaştırarak değiştiren kadın."
Sol elini yüzüme koydu ve okşadı yanağımı. "Sana birşey olsa..."
Sözünü gülümseyerek kestim. "Ben sana trip atmadan pardon da ölecek miydim? Hiç tanımamışsın beni sevgili." deyip göz kırptım.

"Ha illa her halükarda trip atarım diyorsun. İyi. Yanımda ol razıyım buna."
Elini öptüm. Gülümseyerek bana baktı ve "kızlar değil. Erkekler öper karşı tarafın ellerini." Deyip öptü elimi. "Ne farkeder. Ben sana onu giyme, bunu giyme demiyorum. Bu eşitlik size göre ama benim avucunu öpmem eşitlik olmuyor mu? Oldu paşam başka?"

"Sakin, kızım sakin. Anaa içinde tutmuş. Nereden nereye getirdi konuyu." dedi gülerek.

Ay bir adam bu kadar güzel mi güler ya. Maşallah. Benim bu. Hah. Her yere yazmak istiyorum. Sabahtan beri hemşireler sevgilimi süzdü. Tamam belki bu yüzden elini öpmüş olabilirim. Ama benim bu yani. Bilsinler dimi ama.
O değilde çok seviyorum ben bu Adamı...

Bizim Hikayemiz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin