VICTOR HUGO'NUN SEFİLLER'İ
Charles Baudelaire
Birkaç ay önce, Fransa'nın en güçlü ve en popüler, büyük şairi hakkında, çok kısa bir zaman zarfında Sefillerüzerine, diğer eserleri olan Contemplations ve La Légende des siècles için olduğundan daha da geçerli olacak şu satırları yazıyordum:
Burada, yerimiz imkân tanısaydı, şiirlerine hükmeden ve yayılan, fazlasıyla hissedilir biçimde yazarın kendine has mizacının da parçasını oluşturan ahlaki atmosfer analiz edilecekti. Bu atmosfer bana en güçsüze de en güçlüye de bariz bir şekilde eşit sevgi besleyen bir karaktere sahipmiş gibi geliyor. Bu iki ucun şair üzerinde uyguladığı çekim, en başından beri onda bulunan dayanıklılığın ve gücün kendisi olan, bu biricik kaynaktan gelir. Güç onu büyüler ve başını döndürür; bir akrabaya gider gibi gider ona: kardeşçe çekim. Böylece karşı konulamaz bir şekilde sonsuzluğun tüm sembollerine, denize, göğe; gücün tüm eski temsilcilerine, İncil'in ya da Homeros'un devlerine, paladinlere, şövalyelere; kocaman ve ürkütücü hayvanlara kapılıp gider. Dermansız elleri korkutacak olanı güçlük çekmeden okşar; sersemlemeden sınırsızın içinde devinir. Buna karşılık, kaynağı aynı olmasına rağmen farklı bir eğilimle şair zayıf, yalnız, kederli olanın, yetimin şefkatli arkadaşı olarak görünür daima: babacı! çekim. Kudreti olan her kişide bir kardeş hayal eder güçlü, ama çocuklarını, korunmaya ve teselli edilmeye ihtiyaç duyan kişilerde görür. Bu, gücün kendisidir ve kendisine sahip olana verdiği güvendir; adalet ve merhamet ruhu buradan gelir. Böylece Victor Hugo'nun şiirlerinde düşmüş kadınlara, toplumlarımızın dişli çarklarında öğütülen yoksullara, oburluğumuzun ve despotluğumuzun kurbanı hayvanlara duyulan sevgi vurguları hiç durmadan ortaya çıkar. Pek az insan iyiliğin güce kattığı ve şairimizin yapıtlarında çok sık kendini gösteren çekiciliği ve büyüleyiciliği fark etmiştir. Devasa bir heykelin yüzündeki gülümseme ve gözyaşı... Neredeyse tanrısal bir özgünlüktür bu. Şehvetli aşka adanmış bu kısa şiirlerde, fazlasıyla kösnül ve ahenkli bir melankolinin sindiği bu dizelerde, bir orkestranın eşliğine benzer şekilde, merhametin derin sesi işitilir. Sevgilinin altında bir baba, bir koruyucu hissedilir. Burada, bilgiçlik taslayan havası, didaktik tonuyla şiirin en güzel parçalarını berbat edebilecek bir ahlak değil, dünyanın mekanizmasındaki tartılamayan akışkanlar gibi, görünmeden şiirsel madde içine sızan esinli bir ahlak söz konusudur. Ahlak bu sanata amaç olarak girmez. Hayatın kendisi içine karışırmışçasına ona karışır, onunla bütünleşir. Şair istemeden, tam ve zengin bir doğallıkla ahlakçıdır.
Burada değiştirilmesi gereken tek bir satır vardır çünkü Sefiller'e, kitabın başında önsöz şeklinde yer alan yazarın bizzat kendisinin itirafında görüldüğü gibi, ahlak doğrudan amaç olarak girer:
Kanunların ve örf ve adetlerin etkisiyle, medeniyetin orta yerinde, suni olarak cehennemler yaratan ve Tanrı takdirine değişmez bir insan kaderi karıştıran bir sosyal lanetlenme varoldukça; yüzyılımıza özgü üç problem, erkeğin yoksulluk ve sefaletle alçalması, kadının açlık yüzünden düşmesi, çocuğun karanlıklar içinde körelip yitmesi çözümlenmedikçe, bazı bölgelerde toplumun insanları havasızlıktan boğması mümkün oldukça; başka bir deyişle, ve daha geniş bir görüş noktasından bakıldığında, yeryüzünde cehalet ve sefalet bulundukça, bu gibi kitaplar büsbütün faydasız olmayabilir.
"... oldukça!" Ne yazık! O halde neredeyse HER ZAMAN! Ama burası bu gibi meseleleri ele almanın yeri değil. Biz yalnızca, şairin kamuoyunun dikkatini cezbettiği ve tembel bir öğrencinin inatçı başı gibi, toplumsal sefaletin akıl almaz girdaplarına doğru eğdiği muhteşem yeteneğinin hakkını vermek istiyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sefiller
ClassicsHugo, Sefiller adlı dev romanının önsözünü şöyle bitirir: "Yeryüzünde yoksulluk ve bilgisizliğin egemenliği sürdükçe, böylesi kitaplar gereksiz sayılmayabilir." Yurdunun çıkarları adına siyasal kavgalardan hiç çekinmedi. Bu yüzden de tam yirmi yıl s...