Birdenbire bir çanın uzaktan hazin hazin çınlayışı camları titretti. Saint-Medard'da saat altıyı çalıyordu. Jondrette her vuruşu bir baş sallamasıyla vurguladı.
Altıncı çanda mumu parmaklarıyla söndürdü.
Sonra odada yürümeye başladı, koridoru dinledi, yürüdü, yine dinledi.
- Allah vere de gelse! diye homurdandı, sonra yeniden sandalyesine döndü.
Tam yeniden oturuyordu ki, kapı açıldı.
Ana Jondrette açmıştı kapıyı, fenerin üstündeki deliklerden birinin aşağıdan aydınlattığı iğrenç bir nezaket sırıtışıyla yüzünü buruşturarak koridorda duruyordu.
- Buyurunuz efendim, dedi.
Jondrette de alelacele kalkarak:
- Buyurunuz velinimetimiz, diye tekrarladı.
Mösyö Leblanc göründü.
Kendisini özellikle saygıdeğer yapan bir hüzün ve sükûnet havası vardı üzerinde.
Masanın üzerine dört Louis altını koydu.
- Mösyö Fabantou, dedi, bu sizin kiranız ve acil ihtiyaçlarınız için. Sonrasını düşünürüz.
- Tanrı sizden razı olsun cömert velinimetimiz! dedi Jondrette.
Ve kaşla göz arasında karısına yanaştı:
- Arabayı sav!
Kadın, kocası Mösyö Leblanc'a selamlar yağdırır, bir iskemle sunarken sıvışıverdi. Biraz sonra geri geldi ve kocasının kulağına usulca:
- Oldu, dedi.
Sabahtan beri durmadan yağan kar yerlerde o kadar kalın tutmuştu ki, arabanın geldiği duyulmadığı gibi gittiği de hiç duyulmadı.
Bu arada Mösyö Leblanc oturmuştu.
Jondrette de Mösyö Leblanc'ın karşısındaki öbür sandalyeye geçmişti.
Şimdi cereyan edecek sahne hakkında bir fikir edinebilmek için, okuyucu zihninde şunları canlandırmalıdır: dondurucu bir gece, Salpetriere'in karla kaplı, ay ışığı altında muazzam kefenler gibi bembeyaz uzanan ıssızlıkları, trajik bulvarları ve uzun karaağaç dizilerini şurada burada kızartan sokak fenerlerinin kör ışıkları, bir çeyrek fersah mesafede belki tek bir geçen bile yok, Gorbeau viranesi sessizliğin, dehşet ve gecenin son kertesinde, bu yalnızlığın, bu karanlığın ortasında, bu viranede Jondrettelerin bir mumla aydınlatılmış geniş sefalet yuvası ve bu izbede bir masanın başında oturmuş iki adam, Mösyö Leblanc sakin, Jondrette güleç ve korkunç; bir köşede ana kurt, Jondrette Kadın ve bölmenin arkasında ayakta, göze görünmeyen, tek bir kelimeyi, tek bir hareketi bile kaçırmayan, gözü delikte, tabancası elinde bekleyen Marius.
Marius ancak bir nefret ve dehşet heyecanı duyuyor, fakat asla korku duymuyordu. Tabancanın kabzasını avucunda sıkıyor, kendisini emniyette hissediyordu.
- Bu sefil yaratığı istediğim zaman durdururum, diye düşünüyordu.
Polisin oralarda bir yerde pusuda, hemen kolunu uzatmaya hazır vaziyette, kararlaştırılan işareti beklediğini sezinliyordu.
Ayrıca Jondrette'le Mösyö Leblanc arasındaki bu zorlu karşılaşmadan, öğrenmeyi pek merak ettiği şeyler üzerine biraz ışık saçılacağını umuyordu.
XIX
KARANLIK KÖŞELERDEN DUYULAN KAYGI
Mösyö Leblanc oturur oturmaz, gözlerini boş duran yataklara çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sefiller
ClásicosHugo, Sefiller adlı dev romanının önsözünü şöyle bitirir: "Yeryüzünde yoksulluk ve bilgisizliğin egemenliği sürdükçe, böylesi kitaplar gereksiz sayılmayabilir." Yurdunun çıkarları adına siyasal kavgalardan hiç çekinmedi. Bu yüzden de tam yirmi yıl s...