QUOT LIBRAS İN DUCE?*

248 5 3
                                    


  Quot libras in Duce? = Komutanın Bir Ağırlığı var mı? 

 Waterloo Savaşı bir bilinmezdir. Onu kazananlar için de, kaybedenler için de aynı derecede karanlıktır. Napolyon'a göre, o bir paniktir. Blücher'in gözleri kamaşmıştır, Wellington hiçbir şey anlamaz. Raporlara bakın. Resmî haberler açık değildir, yorumlar muğlaktır. Biri ağzının içinde geveler, öteki kem küm eder. Jomini, Waterloo Savaşı'nı dört safhaya ayırır; Muffling onu üç talih değişikliğine böler; Charras, her ne kadar bazı noktalarda farklı değerlendirmeler yapıyorsak da, tanrısal tesadüfle kapışan insan dehasının uğradığı bu felaketin karakteristik çizgilerini vakur bakışıyla kavrayan tek kişidir. Diğer tarihçiler gözleri kamaşmış haldedirler ve bu yüzden el yordamıyla yollarını bulmaya çalışırlar. Gerçekten de şimşek gibi çakan bir gündür o gün; askerî monarşi yıkılmış ve bu yıkılış kralların büyük şaşkınlığı önünde bütün krallıkları da peşinden sürüklemiştir; kuvvet itibardan düşmüş, savaş bozguna uğramıştır.

İnsanüstü gerekliliklerin damgasını taşıyan bu olayda, insanların payı hiçten ibarettir.

Waterloo'yu Wellington'dan, Blücher'den almak, İngiltere'den, Almanya'dan bir şey eksiltir mi? Ne o ünlü İngiltere ne de bu şanlı Almanya söz konusudur Waterloo meselesinde. Tanrı'ya şükür milletler, uğursuz kılıç maceralarının dışında da büyüktürler. Ne Almanya ne İngiltere ne de Fransa bir kılıç kınına sığar. Waterloo'nun bir kılıç şakırtısından ibaret olduğu o devirde, Almanya'nın Blücher'in üstünde Goethe'si, İngiltere'nin Wellington'un üstünde Byron'u vardı. Engin bir fikir uyanışı yüzyılımızın özelliğidir ve bu gün doğuşunda İngiltere'nin, Almanya'nın harikulade bir ışık payı vardır. Onlar muhteşemdirler. Uygarlık düzeyinin yükselmesine olan katkılarının kaynağı içlerindedir; kendi kendilerinden gelir bu, tesadüfi bir şey değildir. Onların on dokuzuncu yüzyıla büyüklüğünü veren taraflarından hiçbirinin kaynağı Waterloo değildir. Ancak barbar milletler bir zaferden sonra ani taşkınlıklar gösterirler. Bir fırtınanın kararttığı sellerin geçici böbürlenmesidir bu. Uygar milletler, özellikle yaşadığımız çağda, bir kumandanın iyi ya da kötü talihiyle yükselip alçalmazlar. Onların insanlık içindeki öz ağırlıkları, herhangi bir savaştan daha büyük olan bir şeyden gelir. Onların şerefi, -Tanrı'ya şükür!- haysiyeti, ışığı, dehası, kahramanların, fatihlerin, bu kumar oyuncularının, savaşların lotaryasına koyabilecekleri numaralar değildir. Çoğu zaman, kaybedilen savaş, kazanılan ilerlemedir. Daha az şan şeref, daha çok özgürlük. Davul susar, sözü akıl alır. Kaybeden kazanır oyunudur bu. Bunun için iki taraftan da, Waterloo üzerine soğukkanlılıkla konuşalım. Tesadüfe ait olanı tesadüfe, Tanrı'ya ait olanı Tanrı'ya verelim. Waterloo nedir? Bir zafer mi? Hayır. Bir tombala.

Avrupa'nın kazandığı ve Fransa'nın ödediği bir tombala.

Zahmet edip oraya bir aslan kondurmaya pek değmezdi.

Zaten Waterloo, tarihte rastlanan en garip karşılaşmadır. Napolyon ve Wellington. Bunlar birbirinin düşmanı değil, zıttıdır. Antitezlerden hoşlanan Tanrı, hiçbir zaman daha çarpıcı bir tezat, daha olağanüstü bir karşılaştırma yapmamıştır. Bir tarafta dakiklik, önceden görüş, geometri, ihtiyatlılık, emniyetli çekiliş, yedeklerin hesaplı kullanılması, sarsılmaz bir soğukkanlılık, hiç şaşmaz bir metot, araziden faydalanan bir strateji, taburları dengeleyen bir taktik, sicimle hizalanmış bir toplu öldürme, saat elde düzenlenen bir savaş, hiçbir şeyin bile bile tesadüfe bırakılmaması, eski klasik cesaret, mutlak doğruluk; öbür tarafta sezgi, kehanet, askerî olağandışılık, insanüstü içgüdü, alev saçan nazarlar, kartal gibi bakıp yıldırım gibi vuran bir şey, umursamaz bir şiddetle iş gören müthiş bir savaş sanatı, derin bir ruhun bütün sırları, kaderle ortaklık, nehirlerin, ovaların, ormanların, tepelerin itaate davet edilmesi, hatta âdeta zorlanması, savaş meydanını bile hâkimiyeti altına alan bir zorba, yıldızlara inanışın strateji bilimiyle kanşması, bilimi yücelten ama aynı zamanda karıştıran bir inanç. Wellington savaşın Bareme'i, Napolyon ise Michel-Ange'ıydı. Bu kez hesap dehayı mağlup etti.

SefillerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin