-SEKİZİNCİ KİTAP-

240 5 0
                                    


Alacakaranlığın Çöküşü

I

AŞAĞIDAKİ ODA

Ertesi gün, akşam olmak üzereyken, Jean Valjean Gillenormandların kapısını çalmaktaydı. Onu Basque karşıladı; sanki emir almış gibi tam zamanında bahçede bulunuyordu. Zaman gelir ki bir hizmetçiye, "Falanca mösyö geldiğinde gözetleyeceksiniz," denir.

Basque, Jean Valjean'ın kendisini toparlamasına fırsat vermeden:

- Baron Hazretleri, mösyönün yukarı çıkmak mı, yoksa aşağıda kalmak mı istediklerini sormamı emrettiler! dedi.

Jean Valjean:

- Aşağıda kalmak isterim, dedi.

Basque son derece saygılı bir uşaktı, alt kattaki salonu açtı.

- Madama haber vereyim, dedi.

Jean Valjean'ın girdiği oda alt katta rutubetli, kubbeli bir yerdi. Gerekirse kiler diye kullanılıyordu; caddeye bakıyordu, tabanı kırmızı taşlarla döşenmişti, demir parmaklıklı pencereden pek az ışık alıyordu. Geniş geniş yayılan, ölü sineklerle süslü, kapkara, güzel bir örümcek ağı, pencerenin camlarının birinde bir yıldız meydana getirmişti. Basık tavanlı bu küçük oda bir köşeye yığılan bir sürü boş şişeyle döşenmişti. Sarı badanalı duvarlar lekelerle doluydu. Dipte siyah boyalı tahtadan dar kenarlı bir ocak vardı.

İçinde ateş yakılmıştı. Bu da göstermekteydi ki, Jean Valjean'dan, "Aşağıda kalacağım," cevabı bekleniyordu. Ocağın iki yanına birer koltuk konmuştu. Koltukların arasına, halı yerine eski bir karyola önü seccadesi serilmişti. Onun da yünden çok ipliği kalmıştı. Odada ışık diye ocağın ateşiyle pencerenin alacakaranlığından başka bir şey yoktu.

Jean Valjean yorgundu. Günlerden beri ne yemek yiyor ne de uyuyordu. Koltuklardan birine yığılıverdi. Basque dönüp geldi, ocağın üzerine yanan bir mum bıraktı, geri çekildi. Jean Valjean'ın başı önüne düşmüş, çenesi göğsüne değiyordu; ne Basque'ı ne de mumu fark etti.

Aniden sıçrayarak doğruldu. Cosette arkasında duruyordu. Onun girdiğini görmemişti ama sezinlemişti. Arkasını döndü. Cosette'i seyretti. Çok güzeldi. Yalnız onun derin bakışıyla seyrettiği güzellik değil, ruhtu.

Cosette:

- A! Bu iyi! diye bağırdı. Şu düşünceye bakın! Babacığım garip yaradılışınızı biliyordum ama bu kadarını hiç beklemiyordum doğrusu. Sizi burada görmemi istemişsiniz. Marius böyle söyledi.

- Evet, ben istedim.

- Böyle diyeceğinizi biliyordum. Güzel. Sizinle kavga edeceğim, haber vereyim. Başından başlayalım. Öpün beni, babacığım.

Yanağını uzattı, Jean Valjean kımıldamadan duruyordu.

- Yerinizden kımıldamıyorsunuz, farkındayım. Suçlu davranışı bu ama zararı yok, ben sizi bağışlıyorum. İsa ne demişti, "Öbür yanağınızı uzatın!" İşte buyurun.

Öbür yanağını uzattı. Jean Valjean gene kımıldamadı. Sanki ayakları yere mıhlanmış gibiydi.

Cosette:

- Mesele önem kazanıyor, dedi. Ben size ne yaptım? Söylüyorum size, küstüm. Bana özür borçlusunuz. Akşam yemeğine kalacaksınız.

- Yemek yedim.

- Doğru söylemiyorsunuz. Sizi Mösyö Gillenormand'a azarlatacağım. Büyükbabalar babalara çıkışmak için yaratılmışlardır. Hadi bakalım. Benimle yukarıya, salona gelin. Derhal!

SefillerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin