Bir barikatı savunan duygular ve tutkular kargaşası içinde her şey vardır; kahramanlık, gençlik, şeref anlayışı, heyecan, ideal, inanç, kumarbaz inadı ve özellikle de ara sıra parlayan umutlar vardır.
İşte bu kesik kesik, bu belli belirsiz umut ürpertilerinden biri, aniden, hiç umulmadık bir anda Chanvrerie Sokağı'ndaki barikattan da geçti.
Enjolras hâlâ gözetleme yerindeydi, birdenbire bağırdı:
- Dinleyin, bana öyle geliyor ki Paris uyanıyor!
Muhakkak ki 6 Haziran sabahında isyan, bir iki saat süreyle, biraz daha şiddetlenmişti. Saint-Merry çanının inatçı, imdat sesi bazı zayıf iradeleri canlandırmıştı. Poirier Sokağı'nda, Gravilliers Sokağı'nda barikatlar yapılmaya başlandı. Saint-Martin Kapısı önünde, elinde bir karabina, tek başına bir süvari taburuna saldırdı bir delikanlı. Açıklıkta, caddenin ortasında bir dizini yere koydu, silahını omuzladı, ateş ederek tabur komutanını öldürdü. "İşte artık bize zarar veremeyecek olanlardan birisi daha!" diyerek döndü. Saint-Denis Sokağı'nda bir kadın, muhafız askerlerine ateş ediyordu. Her atışta panjur tahtalarının titrediği görülüyordu. Cossonnerie Sokağı'nda cepleri fişek dolu, on dört yaşlarında bir çocuk yakalandı. Pek çok karakol saldırıya uğradı Bertin-Poiree Sokağı'nın ağzında, hiç umulmadık bir anda bir yaylım ateşi, başında general Cavaignac de Baragne'ın ilerlediği bir süvari alayını karşıladı. Planche-Mibray Sokağı'nda damların üzerinden askerlerin tepesine kırık çanak çömlek ve daha bir sürü şey attılar. İyiye alamet değildi. Bu olayı mareşal Soult'a bildirdiklerinde Napolyon'un yaşlı yaveri, Zaragoza'da Suchet'nin söylediği sözleri hatırlayarak düşünceye daldı: "Yaşlı kadınlar oturaklarını başımıza boşalttıkları vakit mahvolmuşuz demektir."
İsyanın mevzileştiği sanıldığı anda kendini gösteren bu genel belirtiler, üste çıkan bu öfke nöbeti, Paris mahalleleri denen o derin ve tutuşucu kitleler üzerinde şurada burada uçuşan kıvılcımlar, bütün bunlar komutanları kuşkulandırdı. Aceleyle bu yangının önünü almaya çalıştılar. Fışkırıp gelen pırıltılı çatırtılar bastırılıncaya kadar yalnız onlarla uğraşmak, hepsini bir çırpıda bitirebilmek için Maubuée, Chanvrerie, Saint-Merry barikatlarına saldırıyı ertelediler; kaynaşma halindeki sokaklara askerî müfrezeler yollandı; bunlar büyükleri süpürdü, küçükleri, sağda solda, bazen ihtiyatla, yavaş yavaş, bazen de hücum adımıyla temizledi. Askerler ateş açılan evlerin kapılarını kırıyorlardı. Süvari manevraları da caddelerdeki toplulukları dağıtıyordu. Bu bastırma, orduyla halk arasındaki çatışmalara özgü olan o gürültülü çatırtı olmadan yapılamadı. İşte Enjolras'ın mermi, misket atışları arasında işittiği bunlardı. Sokağın diğer ucundan sedyeler üzerinde götürülen yaralılar da görmüştü ayrıca. Ve Courfeyrac'a, "Bu yaralılar bizim taraftan değil," diyordu.
Umut kısa sürdü, ışık sönüverdi çabucak. Yarım saate kalmadan, havada bulunan şey yok oldu; yıldırmışız bir şimşek gibi bir şeydi bu. İsyancılar, halkın ilgisizliğinin direnenler üzerine attığı o kurşun gibi kaftanın tepelerine indiğini sezdiler.
Genişler gibi görünen genel harekât başarısızlığa uğramıştı. Savunma Bakanı'nın dikkati ve generallerin stratejisi, ayakta kalan üç, dört barikatın üzerinde yoğunlaşabilirdi artık.
Güneş ufuktan yükseliyordu. Bir isyancı Enjolras'a seslendi:
- Biz burada açız. Gerçekten de aç mı öleceğiz?
Enjolras hâlâ dirsekleri mazgalına dayalı duruyordu. Sokağın ucundan gözlerini ayırmadan, bir onaylama işareti yaptı başıyla.
XIV
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sefiller
KlasikHugo, Sefiller adlı dev romanının önsözünü şöyle bitirir: "Yeryüzünde yoksulluk ve bilgisizliğin egemenliği sürdükçe, böylesi kitaplar gereksiz sayılmayabilir." Yurdunun çıkarları adına siyasal kavgalardan hiç çekinmedi. Bu yüzden de tam yirmi yıl s...