-YEDİNCİ KİTAP-

534 16 9
                                    


Champmathieu Davası

I

SIMPLICE HEMŞİRE

Burada okunacak olaylar, Montreuil-sur-Mer'de tümüyle bilinmedi. Fakat bu konuda sızan pek az bilgi bile bu şehirde öyle bir anı bıraktı ki, bu olayları en ufak ayrıntısına kadar anlatmazsak, bu kitapta çok önemli bir boşluk kalır.

Bu ayrıntılar içinde, okuyucu iki üç tane gerçek dışı gibi görünen durumla karşılaşacaktır. Gerçeğe saygımızdan ötürü biz bunları olduğu gibi anlatıyoruz.

Javert'in ziyaretinin ardından Mösyö Madeleine, her zamanki gibi öğleden sonra Fantine'i görmeye gitti.

Fantine'in yanına girmeden önce Simplice Hemşire'yi çağırttı.

Revirde hizmet gören iki rahibe, hayır işlerinde çalışan bütün hemşireler gibi lazaristler tarikatına mensup kadınlardandı ve birinin adı Perpetue Hemşire, diğerinin de Simplice Hemşire'ydi.

Perpetue Hemşire rastgele bir köylü kızıydı, öylesine bir hayır işleri hemşiresiydi; Tanrı kapısına herhangi bir kapıya girer gibi girmişti. Nasıl aşçı olunursa, o da öyle rahibe olmuştu. Bu tipler hiç de az rastlanır değildir. Manastır tarikatları, kolayca yoğrulup birer "Capucine" ya da "Ursuline" rahibesi biçimini alan bu hantal köylü çömlek hamurlarına seve seve kucak açarlar. Bu köy ürünleri, sofuluğun kaba saba işlerinde kullanılırlar. Bir sığır çobanının bir "Carmel" rahibine dönüşmesinde yadırganacak hiçbir taraf yoktur. Fazla emeğe gerek kalmadan biri öbürü haline geliverir. Köyle manastırın ortak cehalet sermayesi, bu hususta hazır bir zemin teşkil eder ve köylüyle keşişi hemen aynı seviyede kılar. Köylünün iş gömleğini biraz bollaştırın: İşte size keşiş cüppesi! Perpetue Hemşire, Pontoise yakınlarındaki Marines'den gelme koyu dindar bir kızdı. Şiveli konuşur, istek üzerine dinsel türküler okur, dişlerinin arasından homurdanır, bitki karışımlarının şekerini hastanın sofuluğuna ya da ikiyüzlülüğüne göre ayarlar, hastaları hor görür, ölüm halindekilere katı davranır, âdeta Tanrı'yı yüzlerine fırlatır, can çekişenleri öfkeli dualarla taşlardı; cüretkâr, dürüst ve kırmızı yüzlüydü.

Simplice Hemşire'yse balmumu gibi beyazdı. Kilise mumu meşalenin yanında nasıl durursa, Perpetue Hemşire'nin yanında öyle dururdu. Vincent de Paul, birçok manevi özgürlüğü birçok manevi kölelikle kaynaştıran şu harikulade sözleriyle şefkat ve hayır hemşirelerinin kimliğini mükemmel bir şekilde belirtmişti:

"Onların manastırı hastaların yurdudur, hücreleri kira odalarıdır, kiliseleri bulundukları yer halkının kiliseleridir, manastır avlularındaki sütunlu gezinti yerleri, şehir sokakları ya da hastane koğuşlarıdır, koruyucu duvarları itaat, demir parmaklıkları Tanrı korkusu, peçeleri tevazudur." Bu ideal, Simplice Hemşire'de cisimleşmiş yaşıyordu. Kimse Simplice Hemşire'nin kaç yaşında olduğunu söyleyemezdi. O sanki hiçbir zaman genç olmamış ve hiçbir zaman da ihtiyarlamayacakmış gibi görünürdü. Yumuşak, ciddi, dostane, soğuk ve asla yalan söylememiş bir -kadındı demeye dilimiz varmıyor- şahsiyetti. O kadar yumuşaktı ki kırılıverecekmiş sanılırdı, ama aslında granitten daha sağlamdı. Sevimli, incecik, saf parmaklarla dokunurdu zavallılara. Sözlerinde âdeta sessizlik vardı. Ancak gerekli olanı söylemek için konuşurdu. Öyle ahenkli bir sesi vardı ki, günah çıkarma hücresinde en yüce, en erdemli öğütleri verebileceği gibi, bir salona da yaraşırdı. Bu incelik, çuhadan roba alışmıştı; onun sert temasında ahretin ve Tanrı'nın sürekli bir çağrısını buluyordu. Bir ayrıntı üzerinde duralım. Hiç yalan söylememiş olmak, herhangi bir çıkar kaygısıyla ya da çıkar kaygısı olmaksızın gerçek, hatta kutsal gerçek olmayan hiçbir şeyi, hiçbir zaman söylememiş olmak Simplice Hemşire'nin ayırıcı vasfı, erdemliliğinin belirgin özelliğiydi. Bu sarsılmaz doğruluğuyla, bağlı olduğu tarikat içinde âdeta ün yapmıştı. Rahip Sicard, sağır ve dilsiz Massieu'ye yazdığı bir mektupta Simplice Hemşire'den söz eder: "Bizler ne kadar samimi, ne kadar temiz olursak olalım hepimizin safiyeti üzerinde küçük, masum bir yalanın çatlağı bulunur. Onda bu hiç yoktu İşte." Küçük yalan, masum yalan diye bir şey olabilir mi acaba? Yalan söylemek mutlak kötülüktür. Az yalan söylemek olanaklı değildir. Yalan söyleyen, yalanı bütünüyle söyler. Yalan, şeytanın yüzüdür. İblis'in iki adı vardır: biri İblis, öbürü Yalan. İşte böyle düşünüyordu Simplice Hemşire. Ve düşündüğü gibi de davranırdı. Sözünü ettiğimiz beyazlık, yayılan aydınlığı onun dudaklarını ve gözlerini bile kaplayan beyazlık bu yüzdendi. Gülümsemesi beyazdı, bakışı beyazdı. Bu vicdanın camında en ufak bir örümcek ağı, tek bir toz tanesi yoktu. Aziz Vincent de Paul'ün tarikatına girerken Simplice adını özellikle seçerek almıştı. Bilindiği gibi Sicilyalı Simplice, Siracusa'da doğmuş olduğundan, Segesta'da doğduğunu söylemektense iki memesinin koparılmasını tercih eden azizedir; oysa bu küçük yalan onun hayatını kurtaracaktı. Bu ruha uygun düşen koruyucu İşte bu azizeydi.

SefillerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin