~One~

1.7K 81 57
                                    

Jeon Jungkook:
Hayatımız;Tek nefesle başlar ve tek nefesle biterdi.Ortak noktaları ise,ikisinde de bize sorulmamasıydı.Bana Dünya'ya gönderilirken hiçbir şekilde sorulmamıştı,haliyle de başıma gelenlerin tüm sorumlusu onlardı.

Şimdi ise bunun için onlara şükrettiğim ender anlardan birindeydim.Daha birkaç dakika öncesinde gördüğüm kişi beni öylesine büyülemişti ki hiç düşünmeden -düşünemeden- peşine düşmüştüm.

Kalbim çoktan ona mühürlenmişti.

Tek katlı şirin evinin bahçesine girdiğinde sokağın köşesinden ona bakıyordum.
'Sözde tuhaf' olan insanlarla ilgili birçok kitaplar yazılmış,filmler yapılmıştı.Fakat yetersizlerdi benim gibi tuhaf olanlar için bu kullanılan tespitler.

Elbette haklı oldukları yerler vardı.
Mesela görünmez olabilirdik evet ama bir farkla ben istediğim herşeyi görünmez yapabilirdim.Size daha birçok özelliğimi anlatmak isterdim ancak takip ettiğim küçük beden evine girmek üzereydi.

Etrafıma bakmış ve kimseyi göremeyince gözlerimi kapatarak kendimi ve kıyafetlerimi görünmez hale getirmiştim.
Ve elbette hiçbir zaman yanımdan ayırmadığım sırt çantamı.

Küçük beden kapıyı açtığında hızımı kullanarak saniyeler içinde kapının önüne gelmiştim.Kapıyı kapatacağı sırada hafif bir rüzgar estirerek kapıyı kapatmasını engellemiştim.

Açıkta olan kapıdan hızlıca içeriye sıvışmış ve köşeye çekildimTakip ettiğim küçük adam ise oflayarak kapıyı kapatmıştı.
Huysuz birine benziyordu ama yüzünün güzelliği herşeyi etkisiz kılıyordu.

Koridordan içeri doğru giden bedeni takip ediyordum.İçeri girdiğimizde salonunu incelemeye başlamıştım.Evi dışarıdan şirindi fakat içerisi daha modern ve resmi duruyordu.

Minik adam üzerindeki siyah kabanı çıkararak mavi koltuğun üzerine koymuş ve ardından da kendisini koltuğa bırakmıştı.
Gözlerini kapattığında bende ayakta onu izliyordum.

Siyah gözlerinin üstüne gelen saçları, kendisi gibi minik olan gözleri ,şekilli güzel dudaklarıyla tanrı tarafından kutsanmış gibiydi.

Gözlerini aniden açmış ve yerinde doğrulmuştu.Bende ayakta durmaktan sıkıldığım için karşısındaki beyaz tekli koltuğa oturmuştum.Saç perçemlerini eliyle karıştırmış ve bana görsel şölen sunmaya devam etmişti.

Yine oflamış ve kabanının altında kalan çantasını karıştırarak içinden bir gözlük kabı çıkarmıştı.Siyah gözlüklerini güzel gözlerinin üzerine geçirdiğinde bir insanın ne kadar daha güzelleşebileceğini düşünmüştüm.

Pembe şekilli dudaklarını araladığında sesini ilk kez duyacağım için heyecanla öne eğilmiştim.
"Hoseok nerdesin?"
Hoseok mu? O da kimdi?

Kendimi bildim bileli hep kıskanç biri olmuştum.Onun o güzel dudaklarından bir başkasının ismini duymak bile çıldırmam için yeterli bir sebepti.Kaşlarım çatık bir şekilde ona bakarken tekrar dudaklarını aralamıştı.

"Hoseok sevgilim!?"

Kıskançlığım bir zehir misali kanıma sızmış ve sinirlerime hücum etmişti.
Kıskançlığım şeytanın yoluyla aynı yerden gidiyordu.Kulağıma 'öldür onu,sevdiğin sadece senin olmalı' diyerek vesvese veren şeytanın ta kendisi ise tüm dengemi alt üst ediyordu.

Hell Diving//Yoonkook\\Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin