Nf- Paralyzed
Jeon Jungkook:
Zaman akıp giderdi.İstediğiniz gibi arkasından koşun, yakalamaya çalışın hiçbir faydası olmazdı.Tabi zamanı yakalamak için o anın çok güzel olması lâzımdı sizin için.
Yoksa mutsuz bir insan zamanı neden durdurmak istesin ki?Acılarının taptaze kalabilmesi için mi?
Ya da acılarını sevdiği için mi?Eğer bir mazoşistseniz belki bunlar sizin için mükemmel olabilirdi.Tabi ruhsal acıyı bedensel acıya tercih eden bir mazoşistseniz...
Düşüncelerim yine aklımı kemirirken geçen zamanı merak etmemiştim.Hoseok'la saatlerce konuşmuştuk.Kaç saat konuştuğumuz hakkında bir fikrim yoktu.Ancak güneş sarılığını,turuncuya bıraktığına göre saat epey geçmişti.Yani staj bitiş vaktimi.
"Ah Jungkook,seninle konuşmak gerçekten zevkliydi.Aslında seni buraya erken çağırmamın sebebi de buydu.Biraz konuşup nasıl biri olduğunu anlamak istemiştim."
Konuşmamızın sonlarına gelirken Hoseok'un söylediğiyle yüzümde küçük bir gülümseme oluşmuştu.Bende onunla konuşmayı sevmiştim.
Aşık olduğum kişinin nişanlısıyla oturup sohbet etmeyi sevmiştim.
"Bende,hyung."Cümlemi bitirirken kapı çalınmadan açılınca istemsizce sıçrayarak o tarafa döndüm.
Karşımda gördüğüm beden ise nefesimi boğazımda kaldırmıştı.O gelmişti...
"Hay-"Mutlulukla içeri girip konuşmaya başlayacağı sırada beni görmesiyle susmuştu.'Hayatım' diyememişti...
“Hoseok.Kusura bakma bugün hastanın gelmeyeceğini sanıyordum.”Ağzından kaçırmak üzere olduğu kelimeyle toparlamaya çalışıp,elini ensesine atmasına kadar herşeyini dikkatlice izlemiştim.
Üzerinde salaş bir siyah kazak vardı,bunu takip eden siyah pantolon,siyah ayakkabı,siyah bir bere...Beyaz tenini parlatan siyah kombini bile kalbimi tekletmek için yeterdi.
"Sorun değil Yoongi.Sen biraz dışarıda bekle, geliyorum."Benim anlamamam için büyük bir savaş veren iki bedene acımıştım o an.
Boşuboşuna beyinlerini yoruyorlardı.Ben zaten herşeyi biliyordum ki.Ne zaman birlikte olduklarına kadar tanıyordum onları.
Kafasını usulca sallayarak çıkan bedenin arkasından koşmak istemiştim.Hızla kollarımı beline dolayarak o hiç koklamadığım kokusunu derince içime çekmek istiyordum...
Ancak yalnızca istiyordum işte.
Gerçekleştirebildiğim yoktu."Bende gideyim artık.Jin hyung merak etmiştir..."Yine cümlelerim yarımdı işte.Ne söylersem söyleyeyim tam çıkamazdı boğazımdan.Çıkamayan o binlerce sözcük birbirine dolanır,büyürdü.Büyüdükçe içimdeki diğer sözlere de engel oldular...
Konuşamadım.Haykıramadım.Yalnızca boş gözlerle baka kaldım.Sözlerim çıkamasa bile ağzımdan,sen beni anlayamaz mısın?
Gözlerime bakarak sıkışıp kalmış o cümleleleri çekip alamaz mısın tek gülümsemenle?
Bir kez olsun yardım edemez misin...Hoseok konuştu.Eminin ki güzel şeyler söylemiştir ancak onu dinleyemedim.Kafamı salladım ve çıktım oradan.
Kapının yanında bekleyen küçük beden bir kez daha yakıp geçti içimi.
Bir kez olsun kollarımda kaybolman için nelerimi feda etmezdim ki?
Gözlerimizin buluşmasına izin vermeden direk çıktım dışarı.Hastaneden çıktığımda derin bir nefes aldım,sanki bu son nefesimmişcesine...
Adımlarımı hızlandırdım,hastane avlusundan çıkıp gittim.Attığım her bir adımda içimde ki hüznü de atmak istedim...Ancak.Olmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hell Diving//Yoonkook\\
FanfictionJeon Jungkook bu dünyadaki bir 'tuhaftı'. Min Yoongi ise düzenli bir hayata sahip olan, sıradan bir psikolog. Jungkook diğer insanların aksine mistik güçlere sahipti. Peki bu tuhaf çocuk normal bir insan olan psikoloğa aşık olursa ne olurdu? Bunu i...