Jeon Jungkook:
Hayatımızda onlarca renk vardı,ve söylenene göre her kişiyi temsil eden bir renk bulunmaktaydı.Peki benim rengim neydi?
Bunu Yoongi'yle tanışmadan önce sorsaydınız cevabım kesindi;mavi.
Ancak onu tanıdıktan -sevdikten- sonra herşey yerle bir olmuştu.Hem zihnimde hem kalbimde.Renklerle kaplı olan hayatımı sadece siyaha boyaya boyaya gelen bir kişiyi sevmiştim.*
"Jungkook,senin için Yoongi neyi ifade ediyor?" Taehyung izlediğimiz filmi durdurarak bana döndüğünde hiç düşünmeden cevabımı vermiştim.
"Benim için Yoongi;Min Yoongi'yi ifade ediyor." Elimdeki cipsi ağzıma tıkıştırırken bana kaşlarını havalandırarak bakmıştı.
"Nasıl yani?" Sonunda merakına yenik düşerek sorduğunda dudaklarım iki yana kıvrılmıştı.Ancak ben faha cevap vermeden yeni sorusunu önüme koymuştu.
"Tamam daha birkaç gündür seviyor olabilirsin ama bu sadece dünyada böyle senin iç dünyanda değil.İstersen bir saniye gör,yine de ona deli gibi tutulursun,"
Ne demeliydim ki bulunduğum durumun özetini geçiyordu.
"Kendi iç dünyanda onunla on yıl geçirmişe bedelsin.Yani nasıl olurda böyle biri için sadece adı ve soyadını söyleyebilirsin ki?"
Uzun soluklu konuşması bittiğinde elimdeki kaseyi yan tarafa bırakarak ona doğru dönmüştüm.
"Onu başka hangi kelime yada harfle açıklayabilirim ki? O Min Yoongi.
Eşi yok,benzeri yok onu en iyi açıklayan kelime yalnızca bu olur.Ben onunla on yıl değil bin yıl geçirmiş olsaydım bile aynı cevabı verirdim."Dudak bükerek beni onayladığında tekrar eski halime dönmüştüm.
"Ama illaki bir kelimeyle açıkla dersen...
O benim içimde açan papatyaları kopardı.Ah keşke kopardığıyla da kalsaydı.Sonra o papatyaların kafasını da tek tek kopardı,beni mutlu eden ne varsa yok etti.Bilmeden..."Taehyung elini omzuma atarak sıktığında tanımımın ne kadar doğru olduğunu düşünmüştüm.
Bilmeden ve istemeden öyle çok şeye sebep oluyordu ki...
~~~~~
Hyungum leziz bir kahvaltı hazırlayarak bizi uyandırdığında oflayarak kalkmıştık.Uyku her zaman daha tatlı gelirdi.
Yüzümüzü yıkayıp kıyafetlerimizi de üzerimize yerleştirdiğimizde aşağı inebilmiştik.Karşımıza çıkan mükellef sofra karnımdaki şenlikleri başlatmıştı.Midem şimdiden halinden memnundu.Taehyung'a göz attığımda o da aynı şekilde yemeklere bakıyordu.Eh pek şaşırdığımı söyleyemezdim.
Jin hyung bu halimize gülerek bakarken ayaktan durmayı keserek sandalyelerimize kurulduk.Hyungum daha biz gelmeden tabaklarımıza kahvaltılıklardan koymuştu.
Önümüzdekileri büyük bir aşkla yerken arada da -boğulma tehlikesi atlatarak- konuşuyorduk."Sizin bugün tekrar staja gitmeniz gerek biliyorsunuz değil mi?" Hyungum cümlesini bitirir bitirmez ağzını -açabildiği kadar- açarak çatalındakileri ağzına tıkmıştı.
Gülerken kafamı sallamıştım.Karşılığında ise elbette güzel bir gülümseme kazanmıştım."Hatırlatmasan daha iyi olurdu hyung." Taehyung memnuniyetsizce konuştuğunda bakışlarım ona kaymıştı.Kendi derdimle ve onunkilerle uğraşmaktan stajının nasıl geçtiğini soramamıştım.
"Neden?Staj gördüğün kişi nasıl biri ki?"
Sorularımı art arda sıralarken bıkkınlıkla bana bakmıştı.
"Çatlağın teki! Adam tutturdu senin de tedaviye ihtiyacın var diye.Neymiş efendim ben sürekli galipten sesler duyan olmayan şeyler gören biriymişim! Bunları nerden çıkardığını sorduğumda 'Tipin öyle.' dedi.
İnanabiliyor musunuz!?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hell Diving//Yoonkook\\
FanfictionJeon Jungkook bu dünyadaki bir 'tuhaftı'. Min Yoongi ise düzenli bir hayata sahip olan, sıradan bir psikolog. Jungkook diğer insanların aksine mistik güçlere sahipti. Peki bu tuhaf çocuk normal bir insan olan psikoloğa aşık olursa ne olurdu? Bunu i...