Şarkı; Amy Shark- I Said Hi
Jeon Jungkook:
Hani içinizde değişik bir acı olurdu ya;nefes aldıkça göğüs kafesinizi zorlayan,her nefeste gözlerinizin dolmasını sağlayan...
Ama tüm bunlara rağmen dışarıya iyi olarak gözüküp yalandan gülücükler saçtıran o tanıdık acı...Bu acıyla tanışmamak için neleri vermezdiniz ki?
Küçüklüğümde okuduğum kitaplarda mutlaka geçerdi bu his.Ben ise nasıl her nefeste bir insanın sağlıksal sorunları olmamasına rağmen böyle bir acı yaşayabileceğini sorgulardım.İmkansız gibi birşeydi benim için bu.
Ancak insanoğlu için imkansız kavramı sözlükten çıkmak üzereydi.Hiçbir zaman yalandan,dogma olan şeylere inanmasam da sanırım bu his uydurma değildi.Aksi taktirde göğsümü derin bir şekilde sızlatan bu his ne olabilirdi ki?
Aynı kitaplardaki gibiydi işte.Tek eksiğim beni tüm bu zorklardan kurtaracak olan kahramanımdı.Ancak benim bir kahramanın olmadığı için tüm ömrüm boyunca üzülecektim,karanlık kulenin en tepesinde daima tutsak kalacak en sonunda ise ya kafayı yiyecektim ya da kendimi öldürecektim.Düşüncelerim yine boğazıma yapışırken gözlerimin dolmasını engellemeye çalışıyordum.
Lanet olasıca tuhaf özelliklerim yüzünden iki saniyede aşık oluvermiştim.Bu dünyadaki adalet anlayışına cidden hayrandım.
Gerçi belki de adalet buydu.Bizim gibi ucubelerin acı çekmesiydi belki de.Saçma düşüncelerimin oluşmasından nefret ettiğimi söylemiş miydim?
Danışmaya ulaştığımda beynimde dolaşıp duran konuşmaları susturmayı denedim ve boğazımı temizleyerek danışmada oturan kadına doğru konuşmaya başladım."Merhaba,ben Jeon Jungkook.Jung Hoseok için gelmiştim.Onun stajyeriyim. "
Kadın gülümsemiş,Hoseok'a haber vereceğini söyleyerek telefonu kulağına götürmüştü.Bende bu sırada etrafıma bakınmıştım.Dalgınca yere bakan solgun yüzler,kendi kendine konuşarak giden bedenler,yada sinir krizi geçirmek üzere olanlar...
Hepsine de acımıştım.Kim bilir neler yaşayıp da bu hale gelmişlerdi.Kim bilir ne zamandan beri Azrail'i bekliyorlardı.Herkes Azrail'i kötü olarak bellemişti ama büyük bir yanılgı içindeydiler.Azrail'in görevi buydu.Tanrı onu bunun için görevlendirmişti,hem yaptığı kötü birşey de yoktu ki onu kötü bellemek niyeydi?
En azından kusursuz ve hiç sapmadan işini hallediyordu.Kime ne zararı vardı?"Odası 3391 nolu kapı.Koridordan sola döndüğünüzde 4. kapı oluyor."
Danışmadaki kadın telefonu eski yerine koyarak konuştuğunda saygıyla eğilmiş ve söylediği yöne doğru gitmeye başlamıştım.
Koridordan sola dönüp 4. kapı yani 3391 nolu kapıyı gördüğümde nefesimi tutmuştum.Tamam alt tarafı içeri girip her zamanki maskemle Oscar'lık oyunculuğumu sergileyip stajıma başlayacaktım.Evet bunu yapabilirdim.Yapmalıydım.
Son kez kendimi cesaretlendirmiş ve derin bir nefes eşliğinde kapıyı çalmıştım.
"Girin."Sesi kulağıma ulaştığında ürekekçe kapı kolunu kavramış ve kapıyı açmıştım.
İçeriye girdiğimde bana büyük bir gülümsemeyle bakan bedenle karşılaşmıştım.Gerçekten de Yoongi'nin ona meleğim dediği kadar vardı.Büyük gülümsemesi ,turuncu saçları, parmaklarındaki yüzüklerden kıyafetlerine kadar mükemmel gözüküyordu.Kapıyı kapattığımda gergince dudağımı dişlemiştim.
Onunla konuşmam lâzımdı yoksa benim daha doğru düzgün konuşamadığımı sanıp notumu düşürtebilirdi.Ve inanın bu son istediğim şey bile olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hell Diving//Yoonkook\\
FanfictionJeon Jungkook bu dünyadaki bir 'tuhaftı'. Min Yoongi ise düzenli bir hayata sahip olan, sıradan bir psikolog. Jungkook diğer insanların aksine mistik güçlere sahipti. Peki bu tuhaf çocuk normal bir insan olan psikoloğa aşık olursa ne olurdu? Bunu i...