Kaan Boşnak-Benimle Kayboldun
🌼🌼
Hiç kıyamadığınız birini düşünün. Gülüşünde bile binlerce hazine saklayabilen birini.
Sizinle konuşurken gözlerinde oluşan saf parlaklığı hayal edin.Şimdi bu kişinin size ait olmadığını da ekleyin, kabullenin kendi içinizde.
Siz nasıl onun gözlerinde kayboluyorsanız, o da bir başkasının gözlerinde kayboluyor.
Siz onun ses tonuna nasıl hayransanız, o da bir başkasının ses tonuna hayran.
Siz onu ne kadar çok sevdiyseniz, o da bir başkasını o kadar çok seviyor.
Uğruna canınızı verebileceğiniz kişi, sizi tam olarak tanımıyor bile.
Düşüncesi bile kötü öyle değil mi?
Oysaki içinde bulunduğumuz dünyada bunu yaşayan milyonlarca kişi var. Hatta dünya haricinde bile...
Bizim düşündükçe içimizi yakan bu olayları Jeon Jungkook tümüyle yaşıyordu.
Belki farklı bir evrenden gelmişti, insan doğasına aykırı güçleri vardı ama o da en az bizler kadar güzel sevebiliyordu. Öyle çok seviyordu ki kollarındaki minik bedeni; nefes almaya korkuyordu yanında. O'nun kokusu her burnuna çarpışında göz kapakları titremeye başlıyordu. Kendisine verilen güçleri sayesinde tutulduğu adama deli gibi bağlanmıştı. O'na olan sevgisi her dakika artıyor, arttıkça da kendisini tüketiyordu.
Kollarındaki bedene daha sıkı tutunmaya çalıştı, şimdiye kadar nasıl düştüyse onun sayesinde; şimdi de ona tutunarak ayakta kalmaya çalılıyordu.
Burnuna bir kez daha Yoongi'nin saçlarına yasladı gözlerindeki yaş her zamanki yerini korurken, göz kapakları yine titremeye başlamıştı.Min Yoongi ise kollarında bulunduğu genci hiçbir şekilde yargılanıyordu, sadece kendisini ona bırakmıştı. Ki küçüğü öyle güzel sarıyordu ki onu, sanki bedenine değil ruhuna sarılıyordu. Ruhunda açılan yaraları sarıp iyileştiriyordu.
Kafasını koyduğu göğüsten kaldırmak istemiyordu, rüzgar usuldan ikisinin tenini okşuyorken sadece Jungkook'un kalp atışlarıyla vakit geçirmek istiyordu.
Güneşin batışını ve doğuşunu ilk defa aynı günde yakalayabilmişti Min Yoongi; Jeon Jungkook varken.
Neden birden bire böyle olduğu hakkında en ufak fikri yoktu, gerçi herhangi bir fikre yada açıklayama da ihtiyacı yoktu sadece içinde bulunduğu durum ve hisler ona yetiyordu.Kulağının altındaki kalp çok güzel bir ritimde atıyordu. Aynı Hoseok'un kalp atışları gibiydi, Jungkook'un kalp atışları. Göğüs kafesinin dışından hissettiği bu ritim, kendi kalbine de uyum sağlıyordu. Sanki kalp atışları birdi.
Tuhaf Çocuk gözlerini açarak yanağını yasladı bu sefer siyah saçlara. Gözlerini biraz ilerisindeki ormana diktiğinde nefesini kesebilen bedeni görmüştü.
Kendisini Dünya'ya bırakan Meleğini.
Ona 'Melek' diyordu, ancak bir melek yada başka bir varlık olup-olmadığı hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Sadece içinden geldiği gibi varlığını tanımlıyordu.
Meleği bu sefer daha net gözüküyordu, bir önceki görüşmelerinde sanki sisin ardından bakıyormuş gibi bulanıktı görüntüsü. Oysa şimdi...çok net ve güzel bir şekilde duruyordu karşısında. Öyle saf ve güzel bir gülümsemeye sahipti ki; karşınıza alıp saatlerce bakabilirsiniz, o dolgun dudakların kıvrılışına.
Kahverengi saçları karşıdan belli ediyordu yumuşalkılığını. Ve beyaz teni, tam bir meleğe yakışacak türdendi.
Jungkook'un gözlerini o'nun gözlerinden çekemez -hatta kırpamazken- Meleği kafasını hafif yana yatırarak tüm dişlerini ortaya serecek bir gülümseme bırakarak kaybolmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hell Diving//Yoonkook\\
FanfictionJeon Jungkook bu dünyadaki bir 'tuhaftı'. Min Yoongi ise düzenli bir hayata sahip olan, sıradan bir psikolog. Jungkook diğer insanların aksine mistik güçlere sahipti. Peki bu tuhaf çocuk normal bir insan olan psikoloğa aşık olursa ne olurdu? Bunu i...