Jeon Jungkook:
Saliseler,saniyler,dakikalar ve saatler...
Hepsi birleşince koca bir ömür oluşturabiliyordu.Peki ya içinde sakladıkları her bir anı, bir ömre bedel olur muydu?Aklıma takılan öyle çok şey vardı ki kendimi Stephen King'in romanlarından birindeymiş gibi hissediyordum.Sanki hikayedeki dokungaçlı yaratıklar beynimin içindeydi ve sürekli kemirip duruyorlardı.
Ve yine aynı yaratıklar Taehyung'un kalbindeydi,sürekli kemirip bitiriyorlardı.
Ciğerlerime çektiğim nefesi isyankarca havaya verirken yanımda pinekleyen Taehyung'dan hâlâ tık yoktu.Onun soyundan biriyle daha önce pek karşılaşmışlığım olmadığı için ne yapmam gerektiğini de bilmiyordum.Kaç saattir şu çocuk parkında oturduğumuz ise ayrı bir meseleydi.Buradan hemen gitmek istesem de Taehyung fazla dikkat çekiyordu,buraya gelene kadar en az yüz kişi dönüp sürekli bize bakmıştı.Bu durum haliyle can sıkıcı oluyordu.
Şuanda ise oturmaktan popomun düzleştiğini düşünüyordum.Konuşmadan Taehyung'un küçük ateş toplarıyla yaptığı oyunu izlemek iyi sayılırdı kabul,ama bu da bir yere kadardı.Taehyung'u eski haline döndürmem için ne gerekiyorsa yapmaya hazırım havasında olmama rağmen bir bok yapamam ise ayrı bir ironiydi.
"Seokjin hyung bana yardım edebilir mi?"
Taehyung sonunda konuştuğunda içimden takla atmak gelmişti,ama böyle birşey yapacağımı hiç sanmıyorum.Ve Taehyung'un söylediği şeye gelirsek tamamiyle haklıydı.
Her konuda Jin hyunga danışan ben,neden bu konuyu ona söylememiştim hiç bilmiyordum.Sanırım şu beynimdeki yaratıklar gerçekten vardı,ve beni günden güne bitiriyordu.
"Elbette yardım eder.Hadi yanına gid-"
Hevesle kurduğum cümlenin sonunu getirememek kesinlikle kötü hissettiriyordu.
Dudaklarımı ümitsizce büzerek tekrar derin bir nefes verdiğimde kahverengi gözlerime yeşil gözler dönmüştü."Onu çağırsana." Elbette bu güzel bir fikirdi fakat Jin hyung iş yerindeyken telefonuna pek bakmazdı.
"Telefonuna bakmaz ki.." Omuz silkerek konuştuğumda bıkkın bir ifadeyle bana bakmıştı."Zaten telefonla aramaktan bahsetmiyorum,
onu düşünerek yani ruhsal olarak çağıracaksın." Söyledikleriyle yüzüne anlamadığımı belli ederek bakmıştım.Sahiden ne diyordu?"Ne?”"Herhangi bir açıklama yapmaması can sıkıcıydı.Ellerini sarı saçlarına atıp çekiştirirken bir yandan da gözleriyle beni eziyordu.
"Jungkook saf falan mısın!? Jin hyungla çok yakın olmanızın nedeni tuhaf ruhlarınızın kardeşlik yönünden uyuşuyor olması,"
Kafamı salladığımda buraları bildiğim için pek şaşırmamıştım.Ama şu ruhtan çağırma işlerini gerçekten bilmiyordum.
"Eğer onu yanına çağırmak istersen sadece düşün.Mutlaka hissedip gelecektir.Çünkü siz öz kardeşlerden daha güçlü bir bağla bağlısınız."
Kafamla onu onayladığımda tekrar önüne dönmüştü.Gözlerimi kapatarak oturduğum yerde biraz aşağı kaydım,rahat olmak daha iyiydi.Gözlerimin karanlığında Jin hyungu belirlediğimde içimden tek kelime mırıldandım.
'Hyung sana çok ihtiyacım var'
Kelimelerim içimden geçtiği andan ensemde derin bir soğukluk hissederek gözlerimi açtım.Tam karşımda ise meraklı büyük gözleriyle bana bakan hyungum vardı.
Şuan asıl sorun ben olmasam bile ona sıkıca sarılıp deli gibi ağlayasım vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hell Diving//Yoonkook\\
FanfictionJeon Jungkook bu dünyadaki bir 'tuhaftı'. Min Yoongi ise düzenli bir hayata sahip olan, sıradan bir psikolog. Jungkook diğer insanların aksine mistik güçlere sahipti. Peki bu tuhaf çocuk normal bir insan olan psikoloğa aşık olursa ne olurdu? Bunu i...