Twenty

606 44 28
                                    

21 yıllık hayatında çok falza aksiyon olmamıştı. Evet bir tuhaftı o ,ama tuhaflığının dışında hiçbir farklılık yoktu geçmişinde. Kimseyi sevmemişti,öyle çok arkadaşı da olmamıştı. Hatta çok değil hiç arkadaşı yoktu. Okuluna gider derslerini dinler -yada dinlemez-, gün bitince hyungunun sıcak kollarında huzur bulurdu.

1 ay öncesine kadar herşey aynıydı. Hâlâ hyungunun kollarına sığınarak huzur bulurdu. Dersleri iyiydi, sorunları yoktu. Çünkü kimseyi sevmiyordu. Aklında sürekli dolaşan birileri yoktu; uykuları kaçmıyordu, kriz geçirmiyordu, günden güne bitmiyordu da...

Ancak artık bu sorunlar tümüyle vardı. Demekki ona ayrılan süreç 21 yıldı.

Tüm bunlar aklından geçerken dudakları hâlâ birlikteydi.Bu hissi nasıl açıklayabilirdi ki?
Sanki dudaklarının üzerinde ölümün tadı vardı. Ancak bu tad o kadar güzeldi ki, şuan ölse tek bir pişmanlığı olmayacak gibiydi. Min Yoongi ise dudaklarında olduğu gençle mutluydu.

Şuan sevgilisini -nişanlısını- aldatıyor olabilirdi, ancak umrunda bile değildi. O Jungkook'u istiyordu şuan, ve elde de ediyordu. Çok fazla düşünmenin ne mantığı vardı ki?

Anı yaşıyordu. Hayatında ilk defa yapıyordu bunu, ve hiç hissetmediği kadar iyi hissediyordu. Bu da umursamamak için bir sebepti.

Uyumuş, uyanmış ve tekrar öpmüştü Jungkook'u. Çünkü güzeldi küçüğünün verdiği his, huzuru hissediyorudu her saniyesinde.Her nefesinde burnundan ciğerlerine doğru giden o güzel kokusu biraz olsun iyi şeylerin olabileceğine inandırıyordu kendisini.

Usulca geri çekildiğinde kapattığı gözlerini açmadı.Burnunu küçüğünün yanağına yaslayarak soluklandı sadece.Jungkook ise mutluluktan ağlamak için hazırdaydı. Sevdiğiniz tarafından mutluluktan ağlatılıyorsanız sorun yoktu.Çünkü bilirdiniz bu ağlamanın diğerlerinden daha farklı olduğunu.

Bazılarımızın hayatının çoğunluğu ağlayarak geçer.Geçmişine dönüp baktığında içindeki burukluklar yüzünden gözlerindeki yaş da hazırdır.Hüznün yaşları dökülür, öfkeninkiler dökülür, kırılmanın gözyaşları dökülür, bunları aynı yere koyabilirsiniz belki de. Ancak mutluluktan ağlamayı...kesinlikle bağdaştıramazsınız diğerleriyle.

Kalp atışları birlikte olurken,küçük bir gülümsene bıraktı ikisi de güne.Öğlen olmuştu ancak bu bölgeye güneş fazla vurmadığı için sıcaklık oranı da fazla değildi.

"Kahvaltı yapalım mı? "
Bu cümleyi kuran kişi Jeon'du.Kendisi bile bu cümleyi kurduğuna şaşkındı, ancak biraz daha birlikte vakit geçirmek için saçmalamak fena bir fikir de değildi yine kendince. Ancak içinde büyüyen endişeli tarafını da susturamıyordu.

Yoongi'nin tepkilerini göremiyordu bu yüzden endişeleri de gittikçe büyüyordu. Fakat görseydi Yoongi'nin yüzünde oluşan gülümsemeyi içindeki endişeler oluşmazdı.

"Öncesinde kahve içersek neden olmasın. "
Bu cümleyle tuttuğunu fark etmediği nefesini bırakmıştı.Min Yoongi ise saçlarının üstünden geçen o hafif rüzgara gülümsemişti.

Evet; günlük hayatta düz ifadesiyle duran Min Yoongi daha tanımadığı bir çocuğun nefes verişine dahi gülümsüyordu.Bu düşünceyle ise gülümsemesi biraz daha büyüdü, huzuru hissettiğini bildiği için.

Burnunu gencin yanağından ayırarak gözlerinin içine baktı bu sefer, o her zamanki düz ifadesiyle.İlk defa birinin gözlerine bu kadar istekli bakıyordu, Hoseok'una bile bir kez olsun bu kadar cesur olamamıştı.

Jungkook tekrar nefesini tutmuştu ancak tahmin edersiniz ki farkında değildi.Tıpkı Yoongi'nin yüzüne yaklaştığını fark etmediği gibi.Gerçi bunu Bay Min'de fark etmemişti, bu yüzden sıkıntı yoktu.

Ve küçük bir öpücük daha.

"Hadi gidelim o zaman."Bay Min öpücüğünün hemen ardından oturdukları yerden inerek arabasına doğru adımlamaya başlamıştı.Birkaç saniye sonrasında da Jeon'un error veren beyni tekrar faaliyete geçerek vücudunu Bay Min'in yanına gitmesi adına harekete geçirmişti.

~~~~~
Kahvaltılarını yaptıktan sonra ellerine kahvelerini alarak bir dağa gitmişlerdi. İkiside yalnızlığı seven insanlardı, ve bu iki insanın ruh uyumu sayesinde bulundukları ortam biraz daha güzelleşiyordu.Kahvenin dumanı Bay Min'in taktığı gözlüklerde buhar yaratırken Jeon onun bu sevimli haline gülümsüyordu.

Tekrar ve tekrar o güzel kıvrımlara aşık oluyordu.

Tekrar ve tekrar Min Yoongi'ye bağlanıyordu Jeon Jungkook.

Bay Min gözlüğündeki buharlarla uğraşmayı bırakarak Jeon'a döndüğünde Jungkook'un gözleri yakalanmış olmanın verdiği utançla büyümüştü.

Şuan tam olarak bir tavşan oldun Jeon, diye geçirdi içinden Bay Min.

Düşünceleri ve gördüğü yüzle gözlerini kısarak o güzel gülümsemesini sundu. Jungkook ise her zamanki gibi ikilemlerdeydi.

Zoraki bir şekilde yutkunmuş ve önüne dönmüştü Jungkook.Utanmıştı fazlasıyla, bu yüzden elindeki kahveyi de birden dikivermişti. Yani sıcak kahveyi.

Gözleri tekrar büyürken boğazındaki acıyla ağzını açarak soğuk havayı içeri çekmeye başlamıştı.Tabi bunu yaparken çıkardığı garip sesler de Yoongi'nin dikkatini çekmişti.

Dilini dışarı çıkararak yavru köpeğe benzeyen küçüğüne ne dese bilememişti Bay Min.Aslında bu hallerini kapsayan bir cümle vardı; "şirin".Hemde fazlasıyla şirin... Diyerek geçirdi içinden Yoongi.

Bir dakika kadar boş boş Jungkook'a baktıktan sonra kafasını iki yana sallamış ve Jeon'a doğru gitmişti.

Ardından çenesinden tutarak kendisine bakmasını sağladı.Ve bir öpücük daha, ancak bu daha çok diline bırakılan bir öpücüktü.

Dilinin acısını böylelikle unutmuştu, evet, ancak sıcak bastığı için yanan yüzünü ne yapacaktı şimdi?

♧♧♧♧♧
Bölüm çokca kötü olmuş olabilir bu konu hakkında yorum yapamayacağım sanırım.

Sadece tek söylemek istediğim;
Sevdiğiniz insanlara onları sevdiğinizi söyleyin bir kez bile olsa, çünkü kaybettikten sonra ne kadar söylesenizde bir faydası olmuyor ne yazık ki.

-Alien

Hell Diving//Yoonkook\\Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin