~Seven~

642 46 8
                                    

Şarkı; Park Chanyeol-Heavy

Kim Seokjin:
Göz yaşlarım akıyordu... Akıyordu akmasına da, Jungkook'un gözyaşlarının yanında benimkiler hiç yerine kalıyordu. Küçüklüğünden beri tanıdığım, neredeyse kendi büyüttüğüm Küçüğüm omuzlarını sarsarak, biricik gökyüzünü de üzüntüsüne katarak ağlıyordu.

Bir yandan onun göz yaşları akıyordu, diğer yandan dışarıda sağnak yağışla gökyüzü ağlıyordu.
Kardeşim dediğim insan gözümün önünde acı çekerken ben sadece basit göz yaşlarımı akıtıyordum.

Onun içindeki acıyla karşılaştırınca göz yaşlarım basit,içimdeki yangın zayıf kalıyordu.Hissediyordum içindeki acıyı, bizzat hissediyordum ancak elimden gelen birşey yoktu.

Ne yapabilirdim ki?
Sevdiği kişinin sevgilisini mi öldürmeliydim?

Bu fikir bile acizliğimi belli ediyordu. Belki bunu yapabilirdim ama Jungkook'un buna izin vermeyeceğini biliyordum.

O sevdiklerinin mutluluğuyla mutlu olurdu. Onun kalbi güzelliklerle dolu bir cennet bahçesiydi.İçinde tek zerre dahi kötülük bulundurmuyordu.

28 yaşında biri olarak rahatça söyleyebilirdim ki Jungkook eşsiz bir güzellikteydi.Bu güzellik yalnızca dış güzelliği değildi.

Yakışıklı bir çocuktu fakat kalbinin güzelliği şu fani dünyadaki her bir varlıktan daha güzeldi.Karşımda omuzları sarsılarak, hıçkırıklarına boğularak ağlayan bu çocuk benim en değerlimdi.

Akan göz yaşlarımı elimin tersine silerek ayağa kalktım.

Onun bana ihtiyacı vardı.
Güvenime ihtiyacı vardı.

Duvara dayalı olan sırtından,sarsılan omuzlarına kadar öpmek istemiştim onu.
'Geçecek' demek istiyordum.
Bu yaşadıkların geçecek tekrar eskisi gibi olacağız seninle.

Kollarımı sırtına doladığımda anında eğdiği kafasını kaldırmış ve kollarını boynuma dolamıştı.Öyle naif biriydi ki ona en ufak zarardan bile korumak istiyordum.

Ancak başaramıyordum.

O mutlu değildi.

Bir kolumu bacaklarından geçirerek kucağıma aldım küçük kardeşimi. Kafasını boynuma gömmüş hıçkırıklarını dindirmeye çalışıyordu.İç çekişleri,hıçkırıkları kalbimi delip geçiyordu.

Canının yanması bu dünyayı olumsuz kılıyordu.

Odama girdiğimizde yavaşça bedenini bıraktım yatağa.Sonra da kendim yerleştim yanıbaşına.Kafasını göğsüme çektim ve ipek yumuşaklığındaki en güzel kokulu saçlara minik öpücükler kondurdum.

Hıçkırıkları yavaşça iç çekişlere döndü sonrasında ise en sevdiği şarkıyı mırıldandı kiraz dudakları.Beni sıkısıkıya tutan elleri gevşediğinde uyuduğunu anlamıştım.

Onu uyandırmamak için sessizce yataktan kalktım ve sızlayan gözlerimi umursamadan mutfağa geçtim.Sert bir kahveye ihtiyacım vardı.Hayır aslında uyumam gerekiyordu.

Çoğu insan uykuyu üzüntülerden kaçmak için en iyi yol bellemişti.Ancak yanılıyorlardı.Uyumak acıyı azaltmaz aksine arttırırdı.Acının dindiğine inanarak kendimizi kandırırdık yalnızca.

Suyun ısındığına dair kulağıma dolan sesi duyduğumda gözlerimi kenetlediğim mutfak masasından ayırarak yerleştiğim sandalyeden kalktım.

Hell Diving//Yoonkook\\Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin