Jeon Jungkook:
Bazen kendimizi yalnız hissederdik ya hani,
etrafımızda onlarca insan olmasına rağmen.
Belki de bunun sebebi kendimize sırt çevirmemizdendi,insan -yada bir tuhaf- ilk önce kendisiyle arkadaş olmalı,ilk önce kendisini anlamalıydı.Çünkü herkes gitse de bizden ,biz kendimizden gidemezdik.Belki çok gitmek isterdik,ruhumuzun bedenimizden ayrılmasını iple çekerdik...ama neden böyleydi?
Neden kendimizle bir türlü arkadaş olamıyorduk?
Oysa ki bizi kendimizden başka en iyi kim anlayabilirdi.Yaşadığımız onca acıda bunu en iyi hisseren ve bilen yine bizken niye sevemiyorduk kendimizi?
Bunları 'Kendinizi sevin' demek için söylemiyorum.Bu sadece...bir merak.
Söylediklerim kiminize mantıklı kiminize saçma gelmiş olabilir,işte bende bu yüzden soruyorum.Neden kendinizi sevmiyorsunuz?
'Bir yelkenli tek başına denizin ortasında dalgalanıyor,'
Dedi kulaklığımdan gelen ses.Sonra şöyle devam etti;
'Bundan sonra rüzgarın olup seni ileriye götüreceğim.'
Kendimizi tek başına denizin ortasında dalgalanan bir yelkenlinin yerine koyarsak;
bizi kim ileri götürebilirdi,kim rüzgarımız olabilirdi?Buna ne dersiniz bilemiyorum ama,benim cevabım hiçkimse olurdu.Jin hyungum benim için denizleri bile yok edebilirdi ancak benim istediğim bu değildi.
Min Yoongi ise...
Yelkenlimi ilerletmek yerine üzerinde derin izler bırakarak su almamı sağlamıştı.
Hergün batıyordum bana verdiği aşkla.
Boğuluyordum.Oturduğum koltuğun karşısındaki küçük masaya bacağımın birini uzatırken,diğerini de sallandırıyordum.
Yediğimiz yemeğin üzerinden bir hafta geçmişti.Koskoca bir hafta...
Ben ise aynıydım.Tabi bu süreçte kalbimin ona daha çok bağlanması ve geçirdiğim nöbetleri saymazsak.Geçirdiğim nöbetler derken,aniden gelen ağlama krizlerinden bahsediyorum.Birden geliyordu ve ben hiçbirşey yapamadan bulunduğum yere çöküp ağlamaya başlıyordum.Bu sürede vücudum deli gibi yanıyor ayrı bir acı çekmeme daha sebep oluyordu.
Bunların hepsi mühürlenmemle alakalıydı,biliyordum.Ama yine de içimden Yoongi'ye kızmak gelmiyordu.Bu geçirdiğimzi bir hafta içerisinde Hoseok'un yanına üç kez uğramıştı.Her gelişinde mutlu olacağım sırada sol tarafıma keskin bir sızı saplanıyor,ben ise bunu fark ettirmemek için kırk takla atıyordum.Kriz geçirmemek için kendimi öyle çok zorluyordum ki...
Bazen yanlarından ayrılarak boş bir yere gidiyordum. Orada bayılana kadar ağlıyor,
kendime geldiğimde ise zorla toparlanarak yanlarına dönüyordum.Jin hyunga bunu sorduğumda kalp krizi geçirdiğimi söylemişti.Evet yanlış duymadınız,normal bir insan bu kalp krizini geçirse o saniye ölebilirdi,bunu da Jin hyungum söylemişti.
Yani size 'Onu her görüşümde kalp krizi geçiriyorum desem' artık hafife almayacağınızı ya da inanmamazlık yapmayacağınızı umuyorum.
Kulaklığımda ki ses tekrarlanırken bu şarkıyı sevdiğim için değiştirmiyordum.Aksine tekrara almıştım.Şarkının sözleri bulunduğum duruma ayak uydurmasa da kulağıma çarpan melodisi ve sözleri hoşuma gidiyordu.Bu sözleri Min Yoongi'ye söylemeyi o kadar çok isterdim ki...
'Ben karanlıktayken,benim için ışıl ışıl parladın.'
Diyordu şarkı da.Kalbime yeniden bir acı saplanırken tekrar kriz geçireceğimi anlamıştım.Neyseki evdeydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hell Diving//Yoonkook\\
FanfictionJeon Jungkook bu dünyadaki bir 'tuhaftı'. Min Yoongi ise düzenli bir hayata sahip olan, sıradan bir psikolog. Jungkook diğer insanların aksine mistik güçlere sahipti. Peki bu tuhaf çocuk normal bir insan olan psikoloğa aşık olursa ne olurdu? Bunu i...