2.Bölüm

77 13 12
                                    

Yalnızlık. İnsanların geneli sevmezdi yalnızlığı fakat ben, garip bir şekilde yalnız kalıp kendimle zaman geçirmeyi seviyordum. Sorun bunun neresindeydi bilmiyorum.

Şu an evdeydim. Odamda tek başıma yatağımın üzerine oturmuş, kulaklıklarımı takmış müzik dinliyordum. Babannemlerden geleli 2 saat oluyordu galiba. Saat gece yarısına gelmek üzereydi ve yarın okul vardı.

Ben ne yapıyordum? Onu düşünüyordum. Gülüşü, bakışı, konuşması... Değişmişti. Evet, değişmişti. Ama iyi anlamda olmuştu bence çünkü daha güzel geliyordu gözüme. O sırada dinlediğim şarkının bir cümlesi dokundu kalbime.

Sıra senin hadi üz beni.

Sıra ona yeni gelmemişti. Ya da o sırada beklemiyordu. O, hep üzüyordu beni farkından olmadan.

Her şeyi bir kenara bırakalım. Peki Açelya? O da nereden çıkmıştı öyle? Yiğit'e sormamıştım sevgilisi mi diye. Aynı şekilde Açelya ile -böyle sakin söylediğime bakmayın adını. İçimden bol bol saydırıyorum.- el sıkıştıktan sonra önüme dönmüş ve hiç konuşmamıştım. Hoş, o da annemlerle konuşmaya devam etmişti zaten. İçim içimi yiyordu resmen. Yiğit uzun bir süre daha burada kalacaktı. O süre zarfında öğrenirdim her şeyi. Uzun bir süre demişti ama temelli de kalabilirdi. Belli değildi.

Almanya'ya Üniversite için gitmişti ve Hukuk okuyordu orada. 2 yılını bitirmişti ve Ülkesinden ayrı kalmak istemediği için burada da devam edebilirdi. Ya da dondururdu 1 yıl bilmiyorum.

Beynimin her bir köşesini o sarmıştı ve kafamı kırmak istiyordum şu an. Telefonumdan artık dikkatimi veremediğim müziği kapattım, kulaklıklarımı çıkardım ve hemen ardından masamın üzerine fırlattım. Ne büyük yetenek. Telefonum da interneti açtığım an bildirimler gelmişti. Bir kaçı sınıf grubuydu, ödevleri sormuşlardı. Tabi saat şu an 23.53 olduğu için bakmakta geç kalmıştım ama diğerleri cevaplamıştı. İnstagramdan ise Yaren mesaj atmıştı.

22.11
Kızım bir yaşam belirtisi ver!

22.27
Delirttin beni valla.

22.29
ÖMRÜMÜ YEDİNİZ LAN! Yarın okulda sorarım sana hesabını!

Gibi bir çok mesaj. Gülmemek için kendimi tuttum. Annemin odama baskın yapmasını istemiyordum açıkçası.

Telefon ekranını kapatıp şarja taktım ve yanımda ki komidinin üzerine bıraktım. -Evet, yatağımın yanında priz var. Çok şanslıyım mı demeliyim?- Bugünden sonra yarın okula gitme isteğim yoktu. Hem O kız yüzünden hem de Yiğit buradaydı ve ben her dakika onu görmek istiyordum. He canım he. On ikinci sınıf olduğunu unuttun heralde. Kim girecek o sınava? Yiğit mi? diyerek susturdu beni iç sesim. Haklıydı.

Yiğit yüzünden kendimi salmamalıyım dedim kendi kendime. Yiğit yüzünden kendini salmamalıydın. Belki de çoktan salmıştım. Son bir kaç  haftadır ders çalışmıyordum ve bu denemelerde hemen etkisini gösteriyordu. Aman ne güzel!

Sabah alarma gerek kalmadan uyandım. Gece boyunca da aralıklarla uyanmıştım hep. Beş dakika boyunca tavana baktım ve keşke bugün okul olmasaydı dedim. Neyse ki yarın cumartesiydi. Üzerimde ki yorganı kaldırdım ve ayaklarımı zemine indirdim. Gözlerimi ovuşturdum ve odamdaki banyoya adımladım.

Girip yüzümü güzelce yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Koyu kahverengi saçlarımı taradım ve odaya geri döndüm. Saldelyemin üzerindeki beyaz, uzun kollu tişörtü ve siyah dar paça pantolonumu üzerime geçirdim. Hemen üzerine de kırmızı kareli gömleğimi giydim. Hafif bir maskara yapıp işimi bitirdim.

Montumu da giyip ev anahtarını, sırt çantasını ve telefonumu alarak odadan çıktım ve aşağı doğru merdivenlerden inmeye başladım. Evet ev iki katlıydı.

Salonda annem ile karşılaştım. "Ceren hazır mısın? Hadi çıkalım geç kalacağız yoksa." Başımla onaylandıktan sonra evden çıktık ve annem kapıyı kilitledi. Ben de elimdeki anahtarları çantama attım. Babam erkenden çıkmış olmalıydı.

Arabaya doğru ilerledik ve ön koltuklara yerleştik. Ardından annem sürmeye başladı. "Bak kızım, yaşıtların kendini derslere vermişken sen bu aralar çok dalgınsın." Evet biliyorum anne. "Derslerini kesinlikle aksatmanı istemiyorum yoksa bozuşuruz." diyerek benden bir cevap beklediğinde konuşmaya başladım.

"Biraz ara vermek istemiştim sadece. Hâlâ düzenli çalışıyorum merak etme." Yalan. Ama gerçek olacak. Cevabını verdim iç sesime.

"Sana yedi yirmi dört odandan çıkma, ya da yedi yirmi dört çalış demiyorum. Arada gezedebilirsin, kendine de zaman tanıyabilirsin tabii ki. Ama lütfen aksatmadan yap bunları. Tek isteğim bu. Anlaştık mı?" Dedi. Hemen "Anlaştık." Dedim ve o da gülümseyerek önüne döndü. Bu laflarım havada asılı kalmamalıydı.

Araba okulun önünde durduğunda annemi kocaman öptüm ve vedalaşarak indim.

Vedalaşmalardan nefret ederdim. Her ne şekilde olursa olsun. Kısa veya uzun süreli fark etmezdi. Tüm vedalar acı verirdi benim için.

Okulun bahçesinden binaya da doğru ilerledim ve içeri girdim. Her zaman ki gibi hocalar girişte bir kalabalık oluşturmuş konuşuyordular. Başka işleri yoktu galiba. Gözlerimi devirdim.

2. Kata çıktığımda 12/A olan sınıfıma giriş yaptım. İlk olarak Yaren ilişti gözüme. Dikkat çekici bir şey yapmıyordu. Sadece uyuyordu. Bir kere de ben geldiğimde bana günaydın deseydi kıyamet mi kopacaktı? Hep uyuyordu uyuz. Dünkü tehditlerini unutmuş gibi.

Diğer sınıf arkadaşlarımın yarısı gülüşürken yarısı dersler hakkında konuşuyordu. Sınıf kapısı açıldığında hoca geldi sandım ve hemen yerime yerleştim. Yaren de kafasını kaldırmıştı masanın sarsılmasıyla.  Ama gelen Hoca değildi. Bu nereden çıkmıştı yine?

Furkan.

Eveet. İkinci bölüm de bitti ve şu an burayı okuyorsunuz. Neyse saçmaladımgsgdgk. Umarım hikaye sizi sarmaya başlamıştır. Bir sonra ki bölümde görüşmek üzere. :))

ULAŞILAMIYOR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin