7.Bölüm

56 10 15
                                    

Bir süre daha o bankta oturdum. Etrafıma baktım. Oynayan çocuklara, piknik yapan gençlere, kol kola gezen sevgililere.

Kimse bilmezdi kimin ne derdinin olduğunu. Belki de şu top oynayan çocuğun dedesi yoktu? Ya da az ötede ağaçların altında oturan kızın bir hastalığı vardı belki? Dedim ya, kimse kimsenin içini, bilemezdi.

Oturduğum banktan kalktım. Yaren de bir diğer yanımdaki bankta oturmaya devam ediyordu. Furkan gittikten sonra gelip oturmuş tek kelime etmemişti. Açıkçası onunla konuşmaya niyetim yoktu.

Park çıkışına doğru ilerledim. Arkamda ki bedenini hissedebiliyordum. Durdum ve arkamı dönüp, "Bırakacak mısın peşimi?" dedim Yaren'e.

"Hayır." dedi net bir şekilde. Alaycı bakışlarımı gözlerine diktim. "Nedenmiş o?"

Boğazını temizleyip omuzlarını dikleştirdi. "Senin gibi bir aptalı kaybetmeye niyetim yok."

Bakışlarım yumuşadı fakat kelimelerim ona pekte uymadı. "Beni kaybetmemek için mi Furkan'ı çağırdın ha?" dedim hafifçe gülerek.

"Senin iyiliğini düşündüm!" dedi birden sesini yükselterek. "Mutlu olmanı istiyorum anlıyor musun? En azından ikimizden birinin mutlu olmasını istiyorum!" diye devam etti.

Öylece bakakaldım yüzüne. Ne saçmalıyordu bu?

"Bağırma ortalık yerde bana! Benim mutluluk kaynağımı bildiğin halde ısrarla hayatıma Furkan'ı sokmaya çalışıyorsun!" dedim sinirle bağırarak.

Bir göz yaşı süzüldü yanağından. Dizleri dayanamamıyormuşçasına  çöktü ve yere oturdu. "Ben mutlu olamıyorum Ceren. Senin için hâlâ bir umut var." Acı içinde yüzüme baktı. "Furkan seni mutlu eder." diye fısıldadı.

Ben de dizlerimin üzerine çöktüm. Yüzünü ellerimin arasına aldım. "İyi misin? Neden mutlu olamıyorsun ve bana niye derdini anlatamıyorsun!" dedim sitemle.

"Bir yıl önceydi Ceren. Aşkımı itiraf edeli bir yıl oluyor." dediği şeyle büyük bir şok yaşadım. "Ne?!"

"Onu çok seviyorum. Bunu bildiği halde acı çektiriyor bana." Neye uğradığımı şaşırmış bir şekilde suratına bakmaya devam ettim. Ellerim yüzünden kaydı ve kucağıma düştü.

"Kim?"

Yaren'den;

Okul bahçesinde ki bir bankta oturuyorduk Ceren'le. Bana bir şeyler anlatıyordu ama dinleyemiyordum. Gözlerimin önünde bir el sallandığında, "Hop! Ben sabahtandır kime ne anlatıyorum?"  diye çemkirdi Ceren. "Dalmışım." dedim geçiştirmeye çalışarak. Ardından da, "Lavaboya gideceğim. Burda otur gelirim hemen." deyip gelmesine izin vermeden okul binasına giren onun peşinden koştum. Sınıfa doğru ilerliyordu. "Burak!" diye bağırdım. Sınıfa atacak bir adımı kalmış olan Burak, "Yaren?" diyerek sorarcasına baktı bana. "Konuşabilir miyiz?" dedim nefes nefese. Arkadaşlarına eliyle selam verip yanıma geldi ve, "Olur. Şu merdivenlerde oturalım istersen." deyip beni sınıfın karşısındaki merdivenlere yönlendirdi. Üçüncü basamağa oturmuştuk. "Nasıl başlayacağımı bilmiyorum." dedim korkarak. "Bir sey mi oldu?" Yüz ifadem onu korkutmuş olmalıydı. "Evet." dedim dudaklarımı dişleyerek. Sorarcasına baktığında, "Ben galiba senden hoşlanıyorum." demiştim bir çırpıda. Gözlerini hafif açarak inanma- mışçasına baktı bana. Ne var? Olamaz mıydı? Hem tüm cesaretimi toplayıp gelmiştim buraya. "Yaren ne saçmalıyorsun?" dediğinde heyecanlı yüz ifadem düştü. Tamam hemen boynuma atlamasını beklemiyordum zaten. "Anlaşılmayacak bir şey yok bence. Ben senden hoşl-" "Sus." dedi parmaklarını dudaklarıma bastırarak. "Duymak istemiyorum. Yanlış düşünüyorsun." Kırgın yüz ifademi gizlemeye çalışıyordum fakat olmuyordu. Parmaklarını dudaklarımın üzerinden çekti ve ayaklandı. Ellerini saçlarının arasından geçirdi ve koridora çevirdi bakışlarını. "Arkadaşlığımız ilerlediği için böyle hissediyorsun. Sen beni sevemezsin!" dedi ve koşarcasına sınıfa gitti içimde bir hiçlik bırakarak.

ULAŞILAMIYOR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin