13.Bölüm

49 7 2
                                    

Her gün kendi kendime 'bundan daha kötü ne olabilir ki?' diye soruyordum ve isyanıma karşılık olaylar daha da düğüm olmaya başlıyordu.

Kollarımı Burak'ın boynundan çektim ve yüzünü avuçlarımın arasına aldım. Yanakları hâlâ yaşlıydı.

Göz altındaki yeni yaşları silerken, "Yiğit burada Burak. Ne yapacağım?" dediğimde Burak kafasını girişe çevirmeye çalıştı fakat buna izin vermedim. "Bakmasana oraya. Dikkat çekeceksin. Hem güzel bir yalan bulmam lazım. Yoksa bu annemin kulağına da gider."

Kendine gelmiş görünüyordu. Yani kafası artık gidik değil gibiydi. "Tamam sakin ol bi. Düşünüyorum."

Panikten sağ bacağımı yukarı aşağı hızlıca sallamaya başladım. Gerçekten sıçmıştım.

Burak daha tam ayık olmayan kafasıyla düşünmeye devam ederken Yigit'in sesini arkamda duydum. Hassi-

"Ceren?"

Ya bi dur da içimden ettiğim küfürü bitireyim.

Sesi sanki birazcık sert gelmişti, ha? Usulca arkamı döndüm. Sanki az önce kapıda görüp panik yapmamışım gibi, "Aa Yiğit?" dedim şaşkın görünmeye çalışarak.

Dişlerini sıkmış bir bana bir Burak'a bakıyordu. "Kim bu çocuk?"
Efendim?

Sanki uzun zamandır sevgiliymişizde beni başka biriyle basmış gibi çıkmıştı ses tonu. Hem de nişanlısının yanında? Bu durumdan Açelya'nın da rahatsız olduğu o ekşittiği suratından belliydi.

Gözlerimi kırpıştırıp, "Sınıf arkadaşım. Hatta dostum. Bir derdi vardı ve ben de yalnız bırakmamak için yanına geldim." Neden açıklama gereği duymuştum? Belki de saçma sorularından kaçmak için. "Hem bir sorun mu var?" dedim tek kaşımı kaldırıp.

Bu tavrım onu rahatsız etmiş gibiydi. "Bir sorun yok, sadece saat onu geçerken burada olmana şaşırdım. Hem de 'dostum' dediğin bir erkekle(!)"

İma ederek konuşması gerçekten sinirimi bozmuştu. Hem de açıklama yaptığım halde. Ben de ona imayla karşılık verdim. "Doğru diyorsun, saat onu geçerken siz bi yerlere gidebilirsiniz ama ben gidemem, öyle değil mi?"

Şaşkın ve gerilmiş yüz hatları ile bana bakmayı sürdürdü. "Ne alaka? Ne demeye çalışıyorsun?"

Hızla ayağı kalktım. "Asıl sen ne demeye çalışıyorsun Yiğit? Sana Burak'ın dostum olduğunu söylediğim halde bana gönderme yapmaya çalışıyorsun!"

Burak'ta ayaklandı ve yanıma geçti. "Tamam Ceren sakin ol yanlış anlaması normal."

Yiğit'in keskin bakışları Burak'ı hedef almaya başladı. O sırada Açelya Yigit'in kolunu kavrayıp, "Tamam aşkım sakin ol, hadi bizde başka bir masaya geçelim de onları daha fazla rahatsız etmeyelim." deyince tırnaklarımı avuç içlerime geçirdim. Resmen Yiğit'in gözünde daha iyi bir yere sahip olmak için cici kız rolleri kesiyordu. Sanki ben seni bilmiyorum sinsi! Sadece susup gözlerimi ondan çektim ve tekrardan ateş püskürtürcesine Yigit'in gözlerini hedef aldım.

"Nişanlın haklı, konu gereğinden fazla uzadı." deyip dolmaya yüz tutan gözlerimi kaçırdım. Gerçekten mi Ceren? Nişanlın haklı diyerek resmen Açelya'yı Yiğit'e ittin. Tebrikler.

Sinirle kafenin ılık havasını içine soludu Yiğit. "Sonra konuşacağız Ceren, sonra." dedi ve ikimize de rahatsız edici bakışlarından atıp yanımızdan uzaklaştı. Tabii ki Açelya da peşinden. Duvar kenarında bir masaya oturdular. Bizden baya uzağa.

İçimde biriktirdiğim laflardan dolayı derin ve uzun bir nefes verdim. Yanımda bana uykulu bakışlar atan Burak'a baktım. "Bu neydi şimdi?"

Bir bana bir onlara baktı. "Ben de hiçbir şey anlamadım valla. Garip."

ULAŞILAMIYOR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin