3.Bölüm

73 12 21
                                    

Keşkelerle başlayan cümlelerden nefret ederdim hep. Keşke... Keşke... Ve bir Keşke... daha. Olmayacağını bile bile bir umuttu, tüm keşkeler.

Belki de şu an keşkeleri sevmeliydim çünkü keşke demeye başlamıştım bile.

Furkan.

Evet, biliyorum. Şu an 'Furkan da kim?' dediğinizi duyar gibiyim.

Kapıda durmuş, pis bir sırıtmayla -tabiri caizse piç smile ile- bana bakıyordu. Yaren de gözlerini sanki yeni uyanmamışcasına kocaman açmış kapıya bakıyordu.

Furkan, benim takıntılımdı. 9 ve 10.sınıfta aynı sınıftaydık ve 10.sınıfın sonralarına doğru bana açılmıştı. Tabii ben de o zamanlar Yiğit'e doğru yavaş yavaş bir çekim yaşıyordum. Bunun için -ki Yiğit'ten hoşlanmasam da olur muydu bilemem- onu kibarca reddetmiştim.

Peşinde birçok kız olmasına rağmen benim peşimi asla bırakmamıştı. Yaren'i belki de yüz defa göndermiştim onun yanına olumsuz baktığımı söylemesi için. Ama o durmamış beni bulduğu yerde sürekli bir konuşma çabasına girmişti.

Ben de ağır konuşup onu kırmıştım. Evet yanlış yapmıştım ama öfkeli anıma denk gelmişti. O günden sonra başka bir okula naklini vermişti ve sınıfa veda ederken çıkmadan önce gözleri beni bulmuş,

Bu okul hep beni bekliyor olacak, hep aynı okul olarak kalacak. Ama ben, büyük bir değişim ile geleceğim. Bunları söylemişti. Yoksa o gün bugün müydü?

Biraz tedirgin, biraz da pişman olmuş gözlerle kapıya bakıyordum. Neden içeri girmiyordu? Belki de sadece sınıfı ziyarete gelmişti değil mi? Evet bu çok mantıklı bir seçenekti.

Fizik hocamız kapıda göründüğünde, sınıfa girmeden kapıda dikilen ve içeriyi gözetleyen -özellikle de beni- Furkan'a baktı. Birkaç şey söyledi ve Furkan da cevap verdi. Hoca, anlayışla başını sallayıp eliyle içeri girmesini işaret etti. Ben ise şok olmuş gözlerle bakıyordum onlara.

Yaren'e döndüğümde 'ne olacak bu iş?' der gibi bakıyordu. Açıkçası ben de bilmiyordum. Dudağımı büzerek önüme döndüm ve tekrar Furkan'a baktım. Ardından fizik hocası konuşmaya başladı.

"Evet arkadaşlar, toparlanın. Sınıfımızın eski öğrencilerinden olan Furkan'a hoşgeldin deyin." Kalbim çıkacaktı yerinden. Nasıl hoşgeldin derdik? Hiç hoş olmadığı belliydi çünkü. Furkan gözlerini sınıfta gezdirdi ve yine gözleri beni buldu.

Son gün veda ederken olduğu gibi. Aynen, o şekilde bakıyordu gözlerime. "Evet. Geri geldim. Biraz geç oldu galiba ama olsun. Sonuçta tekrar aranızdayım. Biraz da dikkat çektim galiba, değil mi?" dedi ve etkileyici bir şekilde güldü. Furkan'ı her zaman beğenirdim. Yakışıklı çocuktu ama kalbim ve aklım hiçbir zaman ona bi sevgili gözüyle bakmamıştı.

Ve işin doğrusunu söylemek gerekirse ben onun beni gerçekten sevdiğini düşünmemiştim. Hissettirememişti çünkü bana. Dediğim gibi, ben onun için sadece bir takıntı haline gelmiştim, yani bence.

Sınıftakiler -sadece kızlar mı demeliyim acaba?- hayran hayran bakıyordular ona. Ne vardı bu çocukta Allah aşkına? Yakışıklılık? Zengin olması? Popülerlik? Lanet olsun hepsi vardı.

Bir defa ve ardından bir defa daha gözlerimi devirdim. Bu konuşması cidden komikti. Komik. Fizik hocamız "Peki Furkan tekrardan hoşgeldin aramıza. Seni göreceğimi beklemiyordum açıkçası. Neyse, ders kaynamasın. Hemen bir boş yer bul ve otur. Derse geçelim artık." deyip sınıf defterini doldurmak üzere sandalyesine oturdu.

Furkan gözleriyle yer ararken birkaç kız, yanlarında ki erkek veya kız arkadaşlarını resmen uçurmuştu yer açmak için. Cidden mi? Yazık. Furkan sırıtarak bir kıza göz kırptı.

Gözlerimi kıza çevirdiğimde orta sırada oturan Tuğçe olduğunu gördüm. Ve ardından Furkan, yanımdan geçerek -pencere kenarı dördüncü sırada oturuyordum ve orta sırada ki beşinci sıraya gitmişti- birkaç adımda kızın yanına gitti ve oturdu. Giderken bir bakışı vardı, kelebek görse vefat. Tekrar gözlerimi devirdim.

Bana bakan Yaren "Resmen olaay. Gördün mü sana nasıl baktığını? Ben bile korktum kızım tekin değil bu. Bu arada bıkmadın mı o gözlerini devirmekten? Çıkacaklar diye korkuyorum çünkü." dedi ve tekrar gözlerimi devirdim.

"Ne olayı ya? Şaklabanlık yapmaya gelmiş resmen görmüyor musun? Salak salak hareketler. Maymun suratlı orangutan." Yaren gülmeye başladığında arkalardan da bir gülme sesinin geldiğini duydum.

Anında gözlerim büyüdü ve kendimi toparlayarak arkamı döndüm. Furkan -maymun suratlı orangutan- gülüyordu bu tarafa bakarak. Kahretsin duymuştu. Amann duyarsa duysun sanki yalan. Çokta tın yani.

Ona susmasını söyledim ve önüme dönerek dersi dinlemeye çalışmaya çalıştım. Pff.

Fiziği seviyordum. Tamam sövmeyin. Çünkü garip bir şekilde ilgimi çekiyordu ve bu belki de hocadan kaynaklıydı, bilmiyorum. Hocamızı da çok seviyordum.

Dersi dinlerken bir yandan da her zaman hızlı geçmesini istediğim vaktin çok yavaş geçmesini istiyordum. Ders bitince beni nelerin beklediğini merak etmiyor değildim açıkçası.

En nihayetinde çalmasını hiç istemediğim o iğrenç zil çaldı. Yaren, "Öldüm vallaha öldüm. Yeter be bittim bu fizik yüzünden. Ne bulmuşlarsa bu derse toplamışlar sanki." diyerek yakınırken defter ve kalem kutumu çantama yerleştiriyordum. Çok yavaş davrandığımı gören Yaren,

"Hadisene kızım zil çaldı!" diye çığırdı. "Tamam be ne bağırıyorsun deli!" Yerimden kalktığımda o da kalktı.

Sınıfta tek tük kişiler vardı ve o da çıkmıştı. Derin bir nefes aldım. Birinci dönemin ortalarındaydık ve bu yıl nasıl geçecekti Allah aşkına?

Bunları düşünerek sınıftan çıkıyorduk ki Furkan sınıfa ani bir giriş yaparken resmen omzu kafamı yardı.

"Dikkat etsene be manyak mısın! Görmüyor musun kocaman beni!?" diyerek çığlık attım. İç sesim yine araya girerek ne bağırıyon kız dediğinde ciddi anlamda delirdiğimi sandım. Beynim yok olmuştu galiba mantıklı düşünemiyordum.

O ise resmen kahkaha atarak bana baktı.

"Sen mi kocamansın? Güldürme beni. Asıl sen bu kocaman beni nasıl görmezsin? Beni sen büyüttün bak, bu senin eserin."

Yine ve yine bir bölümün sonuna geldiniz. Bunu hep söyleyeceğim galiba gjsfjnns. Yeni bölümü beklemede kalın. Ha, bu arada bölümde fazla olaylar yoktu biliyorum. Onun için 4. Bolumu fazla bekletmeden atacağım. Öptüm!

ULAŞILAMIYOR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin