5.Bölüm

75 12 73
                                    

Odanıza geçin. Işığı söndürün ve yorganınızın altına girin. Elde var karanlık. Değil mi? Bu karanlık, sabah olduğunda güneş açtığında, yorganın altından çıktığınızda aydınlanırdı. Peki ya insan ruhunun karanlık olması da bir yorgan altında ki karanlığa eş değer olabilir miydi? O ruh, yorgan altından çıkmayı başarabilir miydi çoktan karanlığa gömülmüşse?

Araba kapısını açtığım gibi dışarı fırladım. Yiğit çenesini tutmuş bir şekilde Furkan'a bakıyordu. Atağa geçeceğini anladığımda, daha fazla uzamaması adına aralarına girdim.

"Manyak mısınız?! Birbirinizi tanımıyorsunuz bile! Durup dururken ne kavga ediyorsunuz sokak ortasında!" diye bağırdım.

Furkan sırıtarak "Kaşınıyorum dedi kıramadım." dediğinde sinir kat sayımın bilmem kaça kadar çıktığını hissettim.

O an ki öfkemle Furkan'a döndüm ve "Çık hayatımdan anlıyor musun? Bana ve çevremdekilere zarar vermekten vazgeç!"

Hiçbir şey demedi. Sırıtışı silindi. Sadece yüzüme baktı intikam almak istercesine. Ardından Yiğit'e döndü. "Belli ki daha çok görüşeceğiz. Bir dahakine sinirlerimi bozmayacak hareketler ile gel bana."

Yiğit tehditkâr bir havayla "Bana bak, bir yumruk attın diye adam olduğunu sanma. Seni Ceren'in yakınında görmeyeceğim. Bu kızın bir yeri bile acırsa sana sorarım hesabını." diye fısıldadı. İşaret parmağını Furkan'ın göğsüne bastırmıştı.

Peki kalbimin ağrısı? Sebebi sensin Yiğit, dermanı da sen olabilir misin? Kendine bunun hesabını sorabilir misin?

Yiğit'e daha fazla yaklaşarak, "Yiğit, lütfen." diye mırıldandım. "Lütfen gidelim."

Yiğit'in bakışları bana döndüğünde gözlerimin arkasından içimde beslediğim onu görebildiğini bile düşündüm bir an. Çok farklı bakmıştı çünkü.

Hiçbir şey demeden Furkan'a son kez baktı. Ve arabaya yöneldi. Ben de Furkan'ı ardımda bıraktım ve Yigit'in peşinden ilerledim.

Açelya arabadan aşağı inmiş, Yigit'in yanına geliyordu.

"Yiğit!" dediğinde ona yaklaştı ve hemen kollarını boynuna doladı.

Yiğit'e baktığımda ellerini Açelya'nın beline koyarak onu sardı.

Yutkunamadım. Boğazımda ki yumruya çekiç ile vurdum aşağı inmesi için. Olmadı. Daha fazla dayanamadım ve arabanın arka koltuğuna yerleştim. Gözünün önünde, dedi iç sesim. Gözünün önünde daha çok göreceksin bu hallerini. Nasıl dayanacaksın? Nasıl dayanacağız?

Bu sorunun cevabını ben de bilmiyordum. Bilmek istiyordum, dayanmak istiyordum. Ruhumu o karanlıktan çekip almak ve ona çok iyi bakmak istiyordum. Sadece istemekle kalıyordum.

Onlara bakmayıp kulaklığımı çantamdan çıkarmış, telefonuma takmış ve bir müzik açmış dinliyordum.

Bir hareketlilik gözlerimin önünden geçtiğinde ön koltuklara yerleşmişlerdi.

"Ceren?"

"Efendim?" diyerek cevapladım Yiğit'i.

"İyi misin?"

Durdum. Yutkundum ve konuşmaya başladım. "Evet. Yorgunum sadece biraz. Beni eve bırakabilir misin?"
dediğimde dikiz aynasından bana baktı ve kafasını salladı. "Peki öyle olsun küçük hanım." dedi ve sürmeye başladı.

On beş dakikalık bir yolculuktan sonra evin önüne gelebilmiştik. Arabadan inmeden önce,

"Gelsenize annem de evdedir şimdi." dedim.

ULAŞILAMIYOR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin