Bu senin eserin.
Alaycı bir şekilde bakan gözlerinin içine soğuk bakışlarımı gönderdim. Nasıl yani beni mi suçluyordu? Ah, tabii ya ona göre tüm suç benimdi. Bana göre ise ortada suçlanacak biri yoktu.
Bir dakikadan daha az bir süre gözlerinin içine baktım ve konuşmaya başladım.
"Çok şakacısın. Ne yaptın? İki yıl boyunca espri dersi mi aldın? Tabii öyle bir ders var ise." dedim ve sınıftan çıkmak için adımlarımı kapıya yönlendirdim.
Çıkacaktım ki beni durdurdu. "Görüyorum ki sende iyice bencilleşmişsin. Ne o sevdiğin o 'biricik' adam seni siktir mi etti?"
Bu sözleri üzerine bir şok dalgası aldı bedenimi. Yüzüne son kez baktım ve hiçbir şey söylemeden sınıftan ayrıldım. Yaren'in arkamdan bağıran sesini duymuştum ama bir tepki göstermedim. Biraz ağır gelmişti. Biraz? Kızım birazsa neden bu haldesin! Bu iç sesim beni deli ediyordu. Neden bu kadar haklı olmak zorundaydı? Evet ağırdı söyledikleri ama Yiğit beni reddetmemişti. Ona söylememiştim bile. Neden dokunmuştu o zaman bu sözler bana?
Derin derin nefesler alarak lavaboya girdim. Muhtemelen herkes kantindeydi çünkü kimse yoktu. En yakınımdaki musluğu açıp avcumu su ile doldurdum ve suyu yüzüme bir tokat gibi çarptım. Kendime gelmeliydim.
Belliydi, daha çok canımı yakacaktı. Ama bir şeyi unutmuştu. Yaptıkları karşılıksız kalmazdı ya da ben yıkılmazdım. Musluğu kapattım ve bir peçete yardımıyla yüzümü sildim. Maskaram akmıştı. Ardından lavabo kapısı açıldı. Aynadan gelenin Yaren olduğunu gördüm.
"Gerçekten takıyor musun onun söylediklerini? Eğer cidden takıyorsan öldürürüm seni." bunu demesiyle ben de konuşmaya başladım. "Ne takması? Toka mı ki takayım?" diyerek ortamı yumuşatmaya çalıştım. Yaren bana öldürücü bakışlar gönderdi ve eliyle 'hadi hadi çık artık' işareti verdi. Asker selamı verdim ve lavabodan çıktık.
Tam da o sırada zil çaldı. "Senin yüzünden aç kaldım" dedi Yaren ve merdivenlerden koşturarak kantine uçtu. Arkasından "Dikkat et lan! Kıracaksın bir yerini başıma kalacaksın." diyerek güldüm ve sınıfa yöneldim.
Anında yüzüm eski halini aldı ve somurtmaya devam ettim. Karşıdan Burak'ın geldiğini görünce kendimi toparlamaya çalıştım. Ama Burak'ın,
"Ne bu halin bir şey mi oldu?" demesiyle pekte başarılı olamadığımı anladım. "Hayır ya, ne olabilir ki?" dedim ve az da olsa gülümsemeye çalıştım.
Bana inanmayan gözlerle baktı. "Eğer o Furkan, sana bir şey yaptıysa ya da yaparsa hemen bana söylüyorsun. Ortalığı karıştırmaya geldiği açıkça belli. Seni ona yedirmem." dediğinde bir an çok sıcak yaklaştığını hissedebildim. Ve ardından düşünmeden sarıldım ona.
Burak, 4 yıl boyunca abi olmuştu bana. Olmayan erkek kardeşim olarak görüyordum onu. O da beni kardeşi gibi görüyordu, Furkan'ın neler yapabileceğini biliyordu, ve Yaren'in erkek modeliydi benim için. O da bana sıkıca sarıldı ve ardından kollarımı çözerek ayrıldım. "Her zaman yanımda olduğun için teşekkür ederim. Hadi sınıfa gidelim, Edebiyat hocası gelmek üzeredir."
Başını aşağı yukarı salladı ve kolunu uzattı. Memnun bir ifadeyle koluna girdim ve sohbet ederek sınıfa girdik.
O kendi yerine ben kendi yerime doğru ilerlerken üzerimde bir çift göz hissettim ve kafamı hemen, öğretmenler masasına çevirdim. Ela gözler ile karşılaşınca 'Ne var?' dercesine baktım. Bir süre daha bakıştıktan sonra öfkeli bakışlarını gözlerimden çekmeden omuz silkti ve arkadaşlarının arasına geri döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ULAŞILAMIYOR
Teen FictionBir genç kız, ulaşamayacağını bile bile kuzenine aşık. Bir genç, ulaşamayacağını bile bile genç kıza aşık olan. Hepsi birbirinin ulaşamadıkları. Peki genç kız ne yapacak? Ulaşamadığı şeyin peşinden koşmaya devam mı edecek yoksa o gencin onu bu yolda...