Eve gelmemin ardından üzerimi çıkartıp siyah pijamamı giydim saçımı toplayıp yüzümdeki makyajı yıkadım. Patates kızartmasının kokusu bütün evi yaydığında açlığımın en gürültülü belirtisi olan karın guruldamamı duydum. Duymamak imkansız.
Bir gazdan bulut misali mutfağa süzüldüm. Sanki bütün sahne ışıkları üzerindeymişçesine duran ve bunun ahengiyle parıldayan, altın sarısı kızartmaya doğru elimi uzattım. Açlıktan efek olarak etrafa yayılmış ateş böceklerini görüyor bu mutlu an için beni kutladıklarını düşünüyordum. Elimi uzatırken bir yağ damlacığı koluma sıçradı, yılmadım. Parmağımın ucuyla patatesi kavradım.
Ve şakkk!
Elime vuran bir el: Ceren'in eli.
"Mine daha sofra hazır değil."
Herkes anne rolü oynamaya çok müsaitti. Bu güzel büyüden beni çıkartmıştı. Ayrıca onun yüzünden ateş böcekleri yok olmuştu. Değişmeyen tek şey önümde onu yememi bekleyen leziz patates kızartmasıydı. "Ceren bir tanecik yiyeyim. Bak ne güzel de parlıyor." dedim, iştahla.
Ceren patatese olan bakışımdan tırsarak "Yağdandır o." dedi.
"Ciddi olamazsın! Gerçekten mi?" dedim, bağırarak. Yo bu sefer gerçekten açtım. Beni eli boş geri döndüremeyecekti. Tuttuğumu koparacaktım. Yani tuttuğum patatesi ve birkaç tanesini daha yiyecektim işte. "İyi tamam be!" deyip arkama döndüm. Ceren galip geldiğini zannedip elinde kepçe küçük tenceredeki çorbayı karıştırmaya geri döndü.
Lavabonun üzerinde açılmış ezogelin çorbası paketi durduğundan ne yaptını koku olarak anlamasamda ezogelin çorbası yaptığı belliydi. O çorbayla uğraşırken ben bir hışımla dönüp masanın üstünde duran büyük bor camın içindeki patates kızartmasını avuçladım ve hemen kaçtım. Arkasında hareketlilik hisseden Ceren arkamdan "Afferim sana." diye bağırıyordu. Kahkaha atarken koltuğa oturup elimdeki patates kızartmasını teker teker yemeye başladım. Tadı bu kargaşaya değerdi. Telefon titremeye başlayınca ekrana baktım. Annem arıyordu. Her seferinde kendi kendime arayacağımı şartlandırıp sonra unutuyor veya üşeniyordum. Annemden daha çok Kıvanç ile konuştuğum aklıma gelince ufak çapta bir vicdan azabı çektim. Telefonu açtım. Nasılsın, iyi misin faslını geçip güncel konuları -Eylül'ün babasının durumu gibi- konuştuktan sonra aklıma ne zamandan beri sormak istediğim soru geldi. Buğra ile konuştuğumuzda dedi bir laf aklımı bir hayli kurcalamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TERS KÖŞE
ComédieBilinmeyen Numara: Pijamanı çok beğendim. "Tövbe" deyip etrafıma bakındım. Etrafa bakınmak ne alaka Mine manyak mısın? Sanki halka açık yerdeyim diye düşünürken bir mesaj sesi daha geldi. Bilinmeyen Numara: Mutfaktaki pencerenin perdesini örtmeyi hi...