Sınavımın olmasına rağmen dayanamayıp bir bölüm daha yazdım. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum. Eğer böyle az sayıda ilerlersek sınır koyma durumunda olacağım.
İyi okumalar v.ç.k'ler.
"Belli ki beni kabullenemedin. Kendimi açıklamalıyım."
Tam da düşündüğüm gibi.
"Peki ya başka zaman bulamadın mı?" Sonuç itibariyle ne olursa olsun derste çağırması saçmaydı.
"Şu an hazır hissediyorum." dedi.
Bu lafın üzerine ne söylenir? El mahkumu kafamı salladım. "Dinliyorum?"
"Burada mı konuşacağız?"
Kantine doğru yöneldik. Duvar kenarında bulunan masaya oturdum. Tam karşıma oturacağını sanarken kantine gitti. Kantine dışarının aydınlığı girmiyordu. Işıklarda açık değildi. Bu yüzden göz gözü görmeyecek kadar olmasa da karanlıktı. Çaprazda olan sınıftan süzülen ışık süzmeleri turunculu , yeşilli sandalyelere vuruyordu. Buğra bu ışık süzmesinin ortasından geçerek elinde iki kahveyle yanıma döndü. Elindeki bir kahveyi benim önüme koyarken diğerini de kendi tarafına koyup oturdu. Belli ki konuşmamız birkaç dakika sürmeyecekti. Buz gibi olan elimle bardağın etrafını sardım. Buğra ise tek bir kelime etmeden beni izliyordu. "Evet." dedim, keskin bir sesle "Anlatacakların vardı."
Bir, iki kere öksürdü. Kafasını masaya doğru eğdi. "Nasıl başlayacağımı bilemiyorum." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TERS KÖŞE
HumorBilinmeyen Numara: Pijamanı çok beğendim. "Tövbe" deyip etrafıma bakındım. Etrafa bakınmak ne alaka Mine manyak mısın? Sanki halka açık yerdeyim diye düşünürken bir mesaj sesi daha geldi. Bilinmeyen Numara: Mutfaktaki pencerenin perdesini örtmeyi hi...