[Part 1] Don't Go

16K 273 29
                                    

--------------------------

Hold My Hand
Part 1 - Gitme

-------------------------

Oh Se Hun. Oh şirketinin varisi. Seoul Üniversitesi'nin incisi. Peşinden kız erkek fark etmezsizin koşulan soğuk adam. Peşine takılan milyonlara insan arasında bir çocuk sinirlerini bozuyordu. O kadar insan arasında o çocuk kendisiyle bu kadar çok ilgileniyordu. Ama Sehun aşık olamazdı. O, Oh Se Hun'du.

Xi Lu Han. Seoul Üniversitesi'nin bebeği. Yüzünün güzelliğiyle tanınan sarışın. 2 sene önce geldiği bu üniversitede, daha ilk görüşte çekimine kapıldığı soğuk adamın peşinden koşuyordu.

O, onu ne kadar rahatsız etse de her gün soğuk prensinin yanından ayrılmıyor, dikkatini çekmek için elinden geleni yapıyordu. Çünkü inanıyordu, soğuk prensi bir gün onu sevecekti. Aşık olmasa bile yanında olacaktı.

Sehun, Luhan'ın onun peşinden koşup rahatsız etmesinden ilk başta nefret etse de artık alışmıştı buna. Her gün okula geldiğinde kapıdan önüne atlar onu korkutmaya çalışır, Sehun'un ona tiksinç bakışlar atmasını aldırmadan gülümsemeye devam ederdi. Sehun ilk başlarda bundan tırssada onun kendisiyle alay etmesini istemediği için belli etmezdi. Ama zaman geçtikçe buna alışmıştı. Kapıdan geçerken kendini sıkıp korkmamaya çalışıyor, bazen de Luhan'ın atlayacağını bildiği yerden geçmiyordu.

Dersteyken başka kişiler gelip onu rahatsız etmesin diye Sehun'un yanına otururdu. Ama Sehun kendisini asıl rahatsız eden kişinin o olduğunu söyleyip kurtulmaya çalışırdı.

Yemek arasında Luhan ona tatlı kurabiyelerden getirirdi. Sehun alayla güler, bunların kız işi olduğunu söylerdi. Luhan gene de aldırmazdı. Bazı zamanlar çok güzel diyerek Sehun'u gıdıklar, ağzının açılmasından fırsat bularak tatlıyı yedirmeye çalışırdı.

Havanın soğuk olduğu günlerde Sehun'un sıkı giyinmiş olmasına bakmadan kendi ceketini, atkısını, şapkasını ona giydirirdi. Isınması için minik elleriyle Sehun'un ellerini kavramak isterdi. Kendisi ise tir tir titrerdi. Sehun bunu görünce zorla eşyalarını geri verirdi. Luhan onun bu hareketlerinden dikkatini çekmeyi başardığını düşünüp, içinden sevinç nağraları atardı.

Evet, bunlar bazılarıydı. Sonuçta Sehun ona alışmıştı. Luhan okula gelmediği zamanlar istemsiz endişeleniyordu. Onun o aptal hareketlerinin yokluğunu hissediyordu ve bu şeyler olmadan eksik hissediyordu. Ama Sehun gün geçtikçe ona daha yakınlaştığını hissediyordu. Ve bunu bilmek onu korkutuyordu.

Aşk ve kendisini iki ayrı düşman olarak görüyordu her zaman. Bu değişmemeliydi. Karşısındaki Luhan olsa bile buna dayanmalıydı. Oh Sehun aşık olamazdı. Bundan her ne kadar nefret etse de Oh soyadının ağırlığını taşımak zorundaydı. Bu zincirleri kıracak cesareti yoktu. Onun istediği tek şey bu korkaklığının altında ezilip ölmekti, ama bu çocuk hiç yardımcı olmuyordu. O aksine güçsüz elleriyle zincirleri çekiştiriyor, kendine gelmesi için adını haykırıyordu. Sadece adını söylüyordu. Sahi, Luhan ona hiç Oh soyadıyla hitap etmemişti. Acaba anlamış mıydı? Onu esir eden şeyin soyadı olduğunu? Belkide anlamıştı ve onu kurtarmaya çalışıyordu. Ama Oh Sehun nankördü. Bu çağrılara cevap vermiyordu. Bunu yapamazdı..

Sehun artık buna katlanamıyordu, Luhan'ı uzaklaştırmak istiyordu. Yoksa bu masum çocuğa dayanamayacaktı. Biliyordu, artık o da yorulmuştu. 2 sene kim kimin peşinden koşardı ki? Ama Luhan koşmuştu işte.

Sehun'un yaptığı neydi peki?

Hiçbirşey, ya da belki onun canını acıtmak.

Eline ne geçmişti?

Hold My HandHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin