Jongin elinde yiyecek tabakları ile içeri girdiğinde Sehun'un pencereden baktığını gördü. O kadar dalmıştı ki Jongin'in kendisine seslendiğini duymadı. Birkaç kez daha seslense de Sehun donmuştu sanki duyduğuna dair en ufak bir tepki vermiyordu. Bir terslik olduğunu düşünen Jongin elindeki tabakları salondaki masanın üzerine bıraktı ve Sehun'un yanına geldi.
"Bay Oh iyi misiniz?"
Sehun aniden korku ile yerinde sıçrayıp Jongin'in gözlerinin içine baktı. Gözleri dolmuştu ve gerçekten üzgün görünüyordu.
Sehun derin bir nefes aldı. Ve olası gücünü toplayarak kısık bir sesle Jongin'e cevap verdi.
"Bay Kim... sanırım o burada"
Neden bahsettiğini önce anlamayan Jongin Sehun'un yüzüne birkaç saniye boş boş baktı. Sonra onun neyi kast ettiğini anlayınca Sehun'un omuzlarından tutup iyice kendisine çevirdi.
"Nerede? Onu nerede gördünüz?"
Sehun pencereyi işaret etti ve Jongin'in omuzlarında duran ellerini çekip kendini koltuğa bıraktı. Gece ayaklarının dibinde dolanıp duruyordu. Onu kucağına aldı ve az önce korkudan gözleri dolan o değilmiş gibi tüyleri ile oynamaya başladı. Jongin bu sırada pencereden dışarı bakıyordu.
Adam Sehun'un söylediği gibi dışarıda karanlığın içinde durmuş eve bakıyordu. Elinde de Sehun'un evinde buldukları beyaz Zambak duruyordu.
Hemen silahını alıp Tao'ya durumu haber verdi. Oda silahını hazırlayarak Sehun'un yanında kaldı. Jongin evden dışarıya hızlıca fırlamış ve adamın durduğu yere doğru koştu. Ama adam gitmişti.
Her yere baksa da adamdan bir iz bulamamıştı. Hemen amirini arayıp durum ile ilgili bilgi verdi. Amiri de her ihtimale karşı bir ekip göndereceğini ve tetikte olmaları gerektiğini söyledi.
Jongin telefonu kapatır kapatmaz eve geri döndü. Tao'ya adamın kaçmış olduğunu durumu da amirine anlattığını söyleyince Sehun derince bir iç çekti. Morali her zamankinden de çok bozulmuştu.
" Onu mutlaka bulacağız Bay Oh lütfen endişelenmeyin. Size bir şey olmasına bende Tao'da izin vermeyeceğiz."
" Adım Sehun... Bay Oh değil"
O ana kadar kafasını kaldırmadan Gece ile ilgilenen Sehun direkt Jongin'in gözlerinin içine bakarak söylemişti.
Jongin çok şaşırsa da Sehun'un kendisine biraz da olsa güvendiğini anlamıştı. Bu nedenle de adı ile hitap etmesini istemesinden doğal bir şey olamayacağını fark etti. Tao ile göz göze geldiler.
"Yemekler daha fazla soğumadan yiyelim mi? Kurt gibi açım çünkü"
Sehun hiçbir söylemeden Gece'yi yere bıraktı ve masaya geçti. Jongin Sehun'un bu uysal davranışlarını daha önce evde de sergilediğini görmüştü.
" Bir şeylerden çekindiği için itiraz etmediğini uysal davranırsa sanırım bu olanlardan çabuk kurtulabileceğini düşünüyor. Belki de Tao'nun onunla ilgili söylediklerini duydu. Her halükarda bize zorluk çıkartmak istemiyor gibi." Diye içinden geçirdi Sehun'u bilmem kaçıncı kez farkında olmadan incelerken.
"Şey Bay Kim... acaba Gece'ye yiyecek bir şeyler verebilir miyiz?"
Jongin gülümseyerek kafasını salladı. Sonra da mutfağa gitti çok geçmeden döndüğünde elinde yemek dolu bir mama kabı ile su dolu bir kap duruyordu. Masanın yanına bıraktı ve Gece'nin verdiği tepkileri izledi.
Gece de Sahibi gibi uysal bir köpekti. Önüne konulan yemeği iştahla yerken Sehun'da yemeğini yemeye başlamıştı. Bir süre sonra çubuklarını bırakıp karşısında oturan ikiliye baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADİFE KELEPÇE
FanfictionGecenin karanlığı en koyu en dipsiz köşelere bile nüfuz ederken, o köhne ve neredeyse bir rüzgarla devrilecekmiş gibi duran evin içini, ayın parlaklığı bile aydınlatmaya yetmemişti. Yerde kanlar içinde, ona korku dolu gözlerle bakan kişinin yanına y...