8.Bölüm

2.9K 226 31
                                    

Sabah ışıkları perdeleri açık olan pencereden süzülüp, birbirine sanki bırakmak istemiyormuş gibi sıkıca sarılan çifti aydınlatırken ilk uyanan Sehun olmuştu.

Vücudunu hareket ettirmeye çalışıp bir sonuç alamayınca gözlerini yavaşça araladı. Önce bulanık görse de sonrasında Jongin'in yakışıklı uyuyan yüzü ile karşılaştı. Onu uyurken daha önce görme fırsatı olmamıştı. Kalbini binlerce defa hızlı attıran yüzü Jongin'in göğsünde duran sol elinin parmak uçları ile okşadı.

Keşke her sabah onun kollarında böyle uyanabilseydi. Derince bir nefes alıp elini indirdiği esnada,

"Günaydın, Sehun-ah"

Sehun ondan hemen uzaklaşmaya çalışsa da Jongin onu kollarının arasında tutmaya devam etmişti. Gözlerini açıp yüzüne baktı. Sonra da her zaman aklını karıştıran pembe dudaklara.

Sehun ile göz göze geldi. Kalbi her zamankinden daha hızlı atarken ve O bu kadar yakınında iken daha ne kadar kendisini frenleyebilirdi ki? Jongin Sehun'un gözlerinde sadece kendisini gördüğü an hissettiklerine daha fazla karşı koyamadı.

Dudakları Sehun'un dudaklarını şefkatle örterken, onun da kendisine istekle karşılık verdiğini anladığında onu kendisine sanki yapabilirmiş gibi daha çok çekmişti.

Sehun öpücüğü derinleştirmek için Jongin'in boynuna sarıldı bir eli de Jongin'in saçlarını okşuyordu. Birbirlerinin dudaklarını ilk defa keşfediyor söze dökmekte zorlandıkları kelimeleri dudaklarının dokunuşu ile dile getiriyorlardı.

Nefes almak için ayrıldıkları anda daha kendilerini toparlama fırsatları olmadan odanın kapısı tıklatılmış sonrasında içeri Tao girmişti.

Onları kendisine göre oldukça tuhaf bir pozisyonda bulan Tao bir süre gözleri çiftin üzerinde gelip gitti. Bu tuhaflığı normal bir durummuş gibi algılamak en iyisiydi.

"Eğer birbirinize Japon yapıştırıcısı ile yapıştırılmadıysanız lütfen ayrılın çünkü kahvaltı hazır sizi bekliyorum."

Jongin Sehun'un gözlerinin içine baktı. Yüzü kırmızının en koyu tonuna bürünürken izledi. Yavaşça onu kollarından bıraktı fakat yataktan kalkarken elini tutmuştu. Sehun ellerine baktı sonra belli belirsiz tebessüm edip onun yardımı ile yataktan kalktı.

"Benim elimi yüzümü yıkamam lazım Jongin-ah"

Jongin başını sallayıp onu banyoya götürdü. Elini yüzünü yıkamasını izledi. Oda elini yüzünü yıkadıktan ve Sehun'un onun için verdiği havlu ile kurulandıktan sonra tekrar elini tutarak banyodan çıkıp Tao'nun peşinden mutfağa geçtiler.

Aynı anda başka bir yerde.

Adam sinirle elindeki evraklarla birlikte koridorun sonunda ki bölmede harıl harıl bilgisayarda bir şeyler yazan adama doğru yürüdü. Elinin birini beline diğerini de karşısındaki adamın bölmesinin kapı olarak kullanılan girişine dayadı.

"Yah Luhan-si hala yarının baskısına yetişmesi gereken yazıyı bitirmedin mi?"

Luhan kafasını bile kaldırmadan her sabah aynı rutin konuşmayı yaptıkları amirine yine o bildik cümleleri sarf etti. Bir yandan parmaklarının alışkın olduğu hızla yazısını yazmaya devam ediyordu.

"Şef her sabah aynı şeyi soruyorsun. Ne zaman yeni bir haber yakalasam hep beni sıkıştırmaktan vazgeç lütfen. Elimden geleni yaptığımı sende farkındasın."

"Şu anda bunları duymak istemediğimi sende biliyorsun Luhan-si bana sonuçlar lazım bahaneler değil."

Luhan ağzının içinde söylendi. "işte yine başlıyoruz"

KADİFE KELEPÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin