Sehun omuzunda bir el hissedince irkildi. Kafasını çevirip baktığında Tao'nun yorgun yüzü ile karşılaştı. O da kendisi ile birlikte bütün gün yorulmuştu. Sehun hastalar ile ilgilenirken Tao'da onu koruyacağım diye sürekli peşinde dolanıp durmuştu.
"Bugün hiçbir şey yemedin Sehun-ah yemek yemen gerek."
Elindeki sandviçi ve meyve suyunu Sehun'a uzattı. Sehun her ne kadar canı yemek istemese de Tao'yu kırmak istememişti.
O sırada yanlarına Başhekim yardımcısı Kim Heechul geldi. İkisi de eğilerek selam verdiler gelen kişiye.
"Sehun-si çağrı cihazını acilde düşürmüşsün. Hemşire Cho az önce seni arayıp duruyordu."
Sehun mahcup bir şekilde başını eğip özür diledi. Sehun selam verip yanlarından uzaklaşırken Tao'nun itiraz eden sesini duydu.
"Kim Sunbaenim Sehun-si sabahtan beri bir şey yemedi. Lütfen izin verin de bir şeyler yedikten sonra çağrı cihazını almaya gitsin."
"Tao-si Lütfen müdahale etme!"
Sehun'un yarı sitemli yarı üzgün sesini duydu kafasını çevirip baktığında onun çoktan çatının kapısından çıkıp merdivenlerden aşağıya indiğini gördü.
Tao hızla Doktor Kim'e selam verip Sehun'un arkasından gitti. Doktor Kim Heechul tebessümle kafasını sallayıp boş banka oturdu ve elinde çatıya beraber getirdiği kitabını açarak okumaya başladı.
Sehun merdivenlerden yavaş yavaş inerken yarı yolda Jongin ile karşılaştı.
İkisi de birbirlerinin gözlerinin içine bakıyordu. Sehun Jongin'e bakarken kalbinin her zamankinden daha çok sızladığını fark etti. Onunla karşılaşmaya hala hazır değildi.
Bakışlarını çekip hiçbir şey söylemeden Jongin'in yanından geçecek iken Jongin onu kolundan tutup kendisine doğru çevirdi.
"Artık yüzüme bile bakmayacak mısın?"
Sehun hiçbir şey söylemeden ve Jongin'in yüzüne bakmadan bekliyordu. Kolunu çekmeyi denese de Jongin'in onu bırakmaya niyeti yoktu.
"Konuşmamız gerek, artık daha fazla kaçamazsın."
Sehun sertçe kolunu çekip Jongin'den kurtardı. Bakışları sertleşmişti. Buna rağmen gözlerinin dolmasına engel olamamıştı.
"konuşmak istediğimde tek kelime bile etmeyen sendin. Şimdi ise konuşacak bir şeyimiz olduğunu düşünmüyorum. Çok geç.."
Sehun Jongin'i ardında bırakıp hızla merdivenleri inmeye devam etti. Tabi ki Jongin her zaman ki gibi pes etmeyecekti. Peşinden giderken ne pahasına olursa olsun onun kendisini dinlemesini sağlayacaktı. Gerekirse onu bağlamayı bile düşünüyordu.
Jongin yangın merdiveni ile hastanenin iç bölümünü birbirine bağlayan kapının açılıp kapandığını duydu. Hemen koşarak merdivenlerden indi oda kapıdan çıkıp iç kısma girdi.
Sehun koşarak asansörlerin olduğu kısma doğru gidiyordu. Jongin hemen peşinden koşmaya başladı. Saniye farkı ile onu yakaladı ve asansöre bindi.
"Sana seninle konuşmak istediğimi söylemiştim. Beni dinlemeyi gerçekten öğrenmen gerekiyor."
Sehun onun olduğu tarafa bakmıyor hatta tek kelime bile etmiyordu. Huzursuzdu ağlamamak için kendisi ile büyük bir mücadelenin içine girmişti.
Jongin onun kendisini sıktığını ve huzursuzlandığını anlamıştı. Fakat öncelikle asansörden inmeleri gerekiyordu.
Neyse ki asansör acilin olduğu kata geldiğinde Sehun inmek için hamle yapmış ama bileğine dolanan sıkı bir el ile tam tersi bir yöne çekiştirilmeye başlanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADİFE KELEPÇE
FanfictionGecenin karanlığı en koyu en dipsiz köşelere bile nüfuz ederken, o köhne ve neredeyse bir rüzgarla devrilecekmiş gibi duran evin içini, ayın parlaklığı bile aydınlatmaya yetmemişti. Yerde kanlar içinde, ona korku dolu gözlerle bakan kişinin yanına y...