Luhan daha arkasını döner dönmez Tao ile yüz yüze geldi. Kendini hemen geri çekip ters bir şekilde Tao'ya bakmaya başladı.
"Bana öyle bakacağına Bambi bir cevap versene ne arıyorsun burada?"
Luhan aşırı sinirlenmiş olmasına karşın sevimli yüzü bunu gösterip karşısına yansıtmaktan çok uzaktı. Tao'nun tebessüm ettiğini görünce gözlerini kırpıştırıp onun bu denli neyin eğlendirdiğini merak etti.
"Sen neye sırıtıyorsun? Komik bir şey mi var? Ayrıca bana Bambi diye seslenebileceğini de kim söyledi!"
Tao kollarını göğsünün altında bağlayıp kendisinden kısa ve de sevimli adama bir süre baktı sonra hemen arkasında onları şaşkınlıkla izleyen memura dönüp.
"Bu adam ile mi görüşmem gerektiğini söylemiştin Memur Park?"
Memur Park şaşkın bakışlarını Tao'dan çekmeden kafasını onaylar bir biçimde salladı.
Luhan'ın gözleri neredeyse bir araba farı büyüklüğüne ulaşmış şaşkınlıkla ağzı açılmış ne demesi gerektiğini bilemez bir şekilde Tao'ya parmağını doğrultmuştu.
"Ne? Nasıl? Yani ben.. Seninle mi görüşeceğim? Kesinlikle birileri bana kamera şakası falan yapıyor olmalı!"
Tao başını olumsuz bir şekilde sallarken hala Luhan'dan bakışlarını bir saniye bile ayırmamıştı.
"Burada dikilerek mi konuşmak istersin yoksa daha uygun bir yere geçelim mi?"
Luhan şaşkınlığını üzerinden atamadığı için Tao onu kolundan tuttuğu gibi çekiştirmeye başladı. En sonunda kafeterya 'ya geldiklerinde onu oturtup kendisi de karşısına oturdu.
"Seni dinliyorum Bambi."
Luhan "Bambi" sözünü duyunca silkelenip kendine geldi. Sert bakışları geri gelmiş ve Tao'nun bakışları ile buluşmuştu.
"Bana bir daha Bambi dersen polis olmana bakmam seni bir güzel pataklarım beni duydun mu?"
Tao güldü sonra da kafasını iki yana sallayıp derin bir nefes alıp verdi.
"Amirim ile ne hakkında konuşmak istiyordun?"
Luhan çantasından hemen notlarını çıkartıp masanın üzerine bıraktı. O sırada Tao masadan kalkıp onu bir süreliğine yalnız bırakmıştı. Geri döndüğünde elinde iki adet kahve bardağı duruyordu.
"Hala kahveyi seviyorsun değil mi?"
Luhan bu soruya şaşırsa da kafasını salladı ve kahvesinden büyükçe bir yudum aldı.
"Unutmamışsın."
Tao çarpık bir gülümseme ile Luhan'ın gözlerinin içine bakıp
"Seninle ile ilgili hiçbir şeyi unutmadım ki" dedi kısık bir tonda sadece Luhan'ın duymasına izin verecek kadar.
Luhan uzun zamandan sonra ilk defa kızarmaya başlamıştı. Neden onunla her karşılaşmasında böyle oluyordu bilmiyordu. Söylediğini duymamış gibi yapmanın kendi hayrına iyi olacağına karar verip elindeki notlardan uygun soruları bulup işaretlemeye başladı.
"16 yıl önce işlenmiş Namsan Parkı cinayeti hakkında bir yazı hazırlıyorum. Katil hala yakalanmadı o zamanın görevli memurlarından bilgi almaya çalıştım fakat dava hala açık olduğundan Amir Hyukjae ile görüşmem gerektiğini söylemişlerdi. Sen bana nasıl yardımcı olabilirsin?"
Tao elini çenesine koyup bir süre düşünür gibi bir ifadeye büründü. Sonra sert bakışlarını Luhan'a doğrulttu. Bakışlarının aksine sesi yumuşaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADİFE KELEPÇE
FanfictionGecenin karanlığı en koyu en dipsiz köşelere bile nüfuz ederken, o köhne ve neredeyse bir rüzgarla devrilecekmiş gibi duran evin içini, ayın parlaklığı bile aydınlatmaya yetmemişti. Yerde kanlar içinde, ona korku dolu gözlerle bakan kişinin yanına y...