Luhan ısrarla 16 yıl önce ölen kurbanın torununa nasıl ulaşabileceğini soruyordu. Tao Luhan ile bir geçmişleri olmasaydı onu yakasından tuttuğu gibi dışarı atardı. Şu an bunu yapamazdı çünkü öncelikle Luhan bir gazeteciydi ve Tao onun kendi bölümünün başına dert olmasını istemiyordu. İkincisi ise Jongin'in de hissettiği gibi Sehun'un geçmişte yaşanmış bu olay ile bir ilgisi olduğunu anlamıştı.
Bunu Luhan'ın olmadığı bir ortamda konuşmaları daha doğru olurdu. Öncelikle Luhan'ı başından savması gerekiyordu.
"Jongin-ah senin Sehun-ah'ı hastaneye bırakman gerekmiyor muydu?"
Jongin anında mesajı almış bir şekilde ayağa kalktı ve Sehun'un solgun yüzüne baktı. Göz göze geldiklerinde Sehun kendisini bekletmeden ayağa kalktı ve Luhan'a hafifçe eğilip selam verdi.
"Görüşürüz Luhan bir ara beraber bir yemek yemeliyiz ne dersin? Eski günleri yâd ederiz."
Luhan hafifçe kızarıp Tao'ya baktığında o da başını olumlu bir biçimde sallayıp Jongin'e onay verdi.
"Tamam, o zaman ben Tao'ya ulaşır size uygun bir zaman söylerim."
Jongin Luhan'a gülümseyip Tao'ya da göz kırparak yanında Sehun ile beraber kafeteryadan çıktılar.
Koridorda yan yana yürürlerken ikisi de sessizdi. Otoparka inip arabaya bindiklerinde Jongin daha fazla bu sessizliğe dayanamadı.
"Konuşmamız gerekiyor Sehun-ah"
Sehun'un sessiz olması ve hiçbir tepki vermemesi Jongin'i endişelendirmişti. Yine de arabayı çalıştırıp yola çıktı.
Yaklaşık 25 dakika sonra Jongin'in evinin önünde duruyorlardı.
"Beni hastaneye bırakacağını sanıyordum."
Jongin kafasını Sehun'a çevirip onun donuk ifadesini koruyan yüzüne baktı. Derin bir şekilde içini çekip arabadan çıktı. Sehun da ona uyup arabadan çıktı.
Jongin onu elinden tutup eve doğru götürürken Sehun yine itaatkârdı. Jongin onun bu şekilde hiçbir şeye itiraz etmemesine anlam veremiyordu.
Eve girdiklerinde bile Sehun'un elini bırakmadı. Kapıyı kapatıp onu salondaki koltuğa sürükledi. Onu oturttuktan sonra kendisi de yanına oturdu.
"Sehun-ah neyin var? Neden Luhan 16 yıl önce ki cinayeti sorduğunda yüzün soldu? Bana anlatmadığın bir şeyler mi var?"
Sehun hala elinin üzerinde duran Jongin'in eline baktı sonra da Jongin'in içini ne zaman baksa eriten gözlerine. Yutkundu ve kafasını eğdi. Derin bir nefes alıp Jongin'e tekrar baktı.
"Ne bilmek istiyorsun?"
Jongin onu kendisine tamamen çevirip yüzünü ellerinin arasına aldı.
"Bana 16 yıl önce neler olduğunu anlat."
Sehun'un gözleri saniyesinde dolmaya başlasa da ellerini Jongin'in ellerinin üzerine koyup hafifçe başını salladı.
16 yıl önce...
Sehun'un her şanslı çocuğun sahip olduğu bir ailesi yoktu. Annesi bir iç mimar babası da önemli bir iş adamıydı. Tek çocuk olmanın dezavantajlarından biri de hep yalnız olmanızdı. Sehun hep yalnızdı.
Ne Annesi ne de Babası onunla yeterince ilgilenmiyor veya sevgisini göstermiyordu. Onları bir ayda en fazla 4 kez görebiliyordu. Onları hep özlüyor ve kendi kendine çocuk aklı ve kalbi ile nerede hata yapıp onları neden göremediğini düşünüyordu.
Doğum günlerinde ya da okulda ki özel günlerde bile Sehun hep yalnızdı. Ailesinin maddi durumunun iyi olması bile ona gerçek güveni ve sevgiyi vermiyordu. Arkadaşı yoktu çünkü eğer arkadaş edinirse, bir gün onların da gidip kendisini yalnız bırakacağını düşünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADİFE KELEPÇE
FanfictionGecenin karanlığı en koyu en dipsiz köşelere bile nüfuz ederken, o köhne ve neredeyse bir rüzgarla devrilecekmiş gibi duran evin içini, ayın parlaklığı bile aydınlatmaya yetmemişti. Yerde kanlar içinde, ona korku dolu gözlerle bakan kişinin yanına y...