Alta İmparatorluğu oldukça katı kuralları ile tanınan bir imparatorluktu. Her zaman savaşlara öncelik veren bu imparatorlukta dışarıdan gelenler sadece tek bir meslek ile uğraşabilmekteydiler. Maceracılar.
Maceracı olarak adlandırılan bu kişilerin görevleri insanlığa zararlı olan yaratıkları avlamak ve kendilerine verilen görevleri tamamlamaktı. Bu yaptıkları karşılığında hayatlarını idame ettirebilecek kadar para kazanıyorlardı.
Maceracıları kontrol eden ise her şehirde bulunan loncalardı. Her şehir kendisine ait bir loncaya ve onun altında üye olan maceracılara sahipken, bir şehirde kayıtlı olan maceracı isterse diğer şehirdeki loncadan da görev alabilmekteydi.
Bu sistemin anlatılması ise kafanızda yer oluşturması içindi.
Genç bir adam düşünün. Beyaz saçlara sahip olan bu adamın göz bebekleri de yoktu. Bembeyaz olan göz kürelerine bakan herkes onun kör olduğunu anlayabilirdi. Bunu yürüdüğü yolda en ufak bir tökezleme yaşamadan yürümesine rağmen hiçbir şeyden kuşkulanmayan 5 haydutta fark etmişti.
Genç adam İmparatorluğunun sınır şehirlerinden olan Ax Şehrine giden yolda ilerlerken, beş haydut kafalarını sallayarak birbirleriyle sözsüz bir konuşma yaptılar ve kısa sürede ağaçlardan fırladılar.
''Ne istiyorsunuz?''
Genç adam hissettiği varlıklarla birlikte daha kendisini saran 5 haydut bunu başaramadan ağzından bu iki kelime çıkmıştı. Sesi oldukça katı çıkarken, beyaz gözlerinde anında bir parlama oluşmuştu bile.
''Daha önce kör bir kişiyi öldürmemiştim. Bunu yapmakta istemem. Sonuçta Tanrı sana yeterince eziyet çektirmiş. Fakat tüm mallarını bize vermezsen, düşüncem hemen değişir.''
Konuşan haydut diğerlerinden çok daha zayıf gözükmesine rağmen lider olduğunu belli edercesine hepsinden daha kaliteli ekipmanlar giymişti. Genç adam bakışlarını kuşku duyulamayacak kadar kesin bir şekilde konuşan haydudun üzerine odaklarken,
''Tanrı'nın benim için planlarını bilemezsin. Fakat benim sizin için planlarım oldukça açık. Diz çökün ve sorularımı cevaplayın. Bunu yapmazsanız ölürsünüz.''
Bu kadar inançlı bir şekilde söylenmiş cümleler karşısında haydutlar tek bir karşılık verdiler. Kahkaha.
-------------------------------------------------------
Leo, karşısındaki ahmaklara bakarken en ufak bir korku hissetmiyordu. Buraya gelirken, Gaddar Tanrı kendisine bir bilgi vermişti. Bu dünyada seviyeler geçersizdi. Sadece yetenek ile güç kabul edilirdi.
İşte bundan dolayı bu ahmaklardan çekinmesine bile gerek yoktu. O Nihai Savaş'ı başlatan ve kendi dünyasını yok eden bir canavardı. Elflerin kanını, insanlığın anlamsız hırsını özümsemişti.
Bu dünyada kendisinden güçlü olan sürüyle kişi olabilirdi. Fakat şu haydutların kendisinden güçlü olmasına imkan yoktu. Çünkü o 7 dantianlı bir yok ediciydi.
En ufak bir hareket bile yapmadan öylece bekledi. Bu haydutlar karşısında kendisi hareket ederse büyük bir utanç kaynağı olurdu. Bundan dolayı düşünerek bir evcil hayvanını yanına çağırdı. Kaos Kurdu.
Haydutlar yarıla yarıla gülerken, bir anda gölgesinde hareketlenme hisseden Leo, oraya bakmadı bile. Yanında beliren kurdun şeklini çok iyi biliyordu. Neye benzediğini anlatmak gerekirse,
Kıpkırmızı gözleriyle birlikte, gece gibi karanlık olan postu onun en büyük özelliğiydi. Hafifçe açık ağzının içinde büyük bir özveri ile sıralanmış gibi gözüken dişleri bir mızrak ucu gibi sivrileşerek bitiyordu. Çenesinden yavaşça yere damlayan salyası ise ondan korku duyulması için yeterliydi. Boyu ise tam olarak 1 metreydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elçi 3 (TAMAMLANDI!)
FantasyElçi 1-2'nin devam kitabıdır. Kör Büyücü, Hain Prens ve Elçi olarak bilinen Leo Clast'ın yeni evrenindeki maceraları ile karşınızdayım. Kapak Tasarımı: @MehmetAliCetin1648