1. Bölüm

3.5K 198 146
                                    

Steve, alarmın sesiyle uyandığında saat daha sabahın 08.00'i idi. Göz kapaklarını açmakta zorlansa da kalkmaya mecburdu. Üstündeki ince pikeyi kenara itip, alarmı susturdu. Esneyip gerindikten sonra yataktan çıktı ve sandalyenin üstünde duran buz mavisi tişörtünü kafasından geçirdi. Banyoya ilerleyip yüzünü yıkadıktan sonra mutfaktaki kahve makinesini çalıştırdı ve ekmek kızartma makinesine iki dilim ekmek koydu.

Sonra Mary'nin odasına doğru ilerledi. Küçük kız yarı beline kadar açık yatıyordu. Steve haline gülümsemeden edemedi. Onu sabahları erken kaldırmaktan nefret ediyordu, ama kız okula gitmeliydi.

"Mary?" diye fısıldadı kıza eğilerek.

Tek gözünü açan küçük kız, "Daha sabaha çok var baba." diyerek arkasını döndü.

"Hayır, çoktan sabah oldu. Okula gitme vakti!" diye şakıdı Steve, yalandan bir heyecanla.

Mary ona bakıp gözlerini devirdi ve pikeyi suratına örttü.

"Üzgünüm canım, kalkmak zorundasın." dedi Steve ve kızın yüzünden pikeyi çekip kızı kucakladı ve yatağından çıkarttı.

Mary, "Of, tamam." derken kaşlarını çattı.

"Mutfakta seni bekliyorum." dedi Steve ve kızı yere bırakıp odadan çıktı.

Steve, Mary'nin kedisi Fred'in önüne kedi maması koyarken, tek gözlü sarı kedi, adama minnetle baktı.
Steve "Afiyet olsun dostum." diye mırıldanıp tezgaha ilerledi.

Her sabah kahve içmeden kendine gelemiyordu, kahve onu ayıltıyor ve dinç tutuyordu. En azından Steve, buna inanıyordu.
Kahvesi olduğunda üzerinde Sünger Bob olan kupasına doldurdu ve bir yudum aldı. Mükemmeldi. O sırada ekmekler de kızardı. Steve makineden çıkan sıcak, kızarmış ekmekleri parmak uçlarıyla tuttu ve tabağa koydu. Birinin üzerine çilek reçeli, diğerine de fıstık ezmesi sürdü. Buzdolabından süt kutusunu çıkarıp bardağa döktü. Mary hâlâ odasından çıkmamıştı.

Steve mutfaktan seslendi; "Mary! Bir daha çağırmayacağım, ciddiyim. Odadan çık artık. Okula geç kalacaksın."

Mary kaşları çatık halde odasından çıktı. "O okula gitmek istemiyorum. Orası aptallar için!" diye ilan etti.

"Dün gittin ve bugün de gideceksin. Bunu hergün yapacaksın Mary. Bu konuyu konuşup hallettiğimizi sanıyordum."

Mary omuz silkti ve mutfağa geldi. "Ama okulu beğenmedim."

Steve küçük kızın boyuna inmek için bir dizinin üzerine çöktü. "Neyini beğenmedin?" Sakince kıza bakıyordu. Mary'nin okula gitmemek için türlü bahaneleri vardı.

"Sınıf çok küçük," dedi. "Üstelik yanımda oturan kızı da hiç sevmedim."

Steve başını salladı. "Bu kadar mı?"

"Yetmez mi?" diye sordu Mary.

Steve ayağa kalktı. "Seni daha büyük bir sınıfa vermeleri için müdürle konuşurum. Ve mümkünse yanına senin seçtiğin birini oturturlar."

Mary, yeniden kaş çattı. "Okula gitmesem olmaz mı?" diye sordu umutla.

"Maalesef," dedi Steve. "Her çocuk gibi okula gitmek zorundasın Mary."

Steve tezgaha yaslanıp karşısındaki minik kıza baktı. Büyüyordu. O büyüdükçe istekleri ve sorunları da büyüyordu.

"Ama orada hiçbir şey öğretmiyorlar." dedi Mary, saldalyeye otururken.

"Bir çoğu senin bildiğin şeyler, farkındayım. Ama kısa zamanda ortama alışacağına eminim. Birkaç arkadaş edinirsin, fena mı?"

Mary kollarını göğsünde bağlayıp sandalyesinde geri yaslandı. "Ben arkadaşlarımdan memnunum."

Two Becomes Four (Stony-Au)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin