Akşamın ilerleyen saatlerinde Florida'nın 10 kilometre güney batısında kalan ve Miami sahillerine kuş bakışı bakan muhteşem bir otelde, geceliğine iki bin dolar ödediği odasında oturan Evelyn, gergindi. Çünkü karşısında siyahlar içerisinde biri duruyordu.
Evelyn sadece su içmek için uyanmıştı, fakat yatağının karşısındaki koltukta biri bacak bacak üstüne atmış oturarak onu izliyordu.
Tanrı biliyor ya, Evelyn ölecek kadar korkmuştu. Bir katil, odasına girmişti. Ya da bir hayalet?
Emin değildi, uyku mahmurluğu ile hayal gördüğünü sanıyordu ama hayır, işte oradaydı. Nefesini duymuyordu, ama görüyordu. Tam karşısındaydı.
Konuşamayacak kadar korkuyordu, hem zaten ne konuşacağını da bilmiyordu.
Sonunda nasıl olduğunu bilmediği bir şekilde kolundaki künyeleri, parmağındaki yüzükleri çıkarıp koltukta oturan kişiye uzatırken buldu kendini.
Karanlık süliet, hafifçe başını sallamış ve ayağa kalkmıştı. İstediği para değilse, neydi?
Demek böyle oluyordu. Evelyn hiç böyle olacağını düşünmemişti. Aslında bu konu hakkında hiç düşünmemişti. 60 yaşında genç bir kadın, neden ölümü düşünsündü ki?
Karanlık süliet, ona yaklaştıkça Evelyn yatakta geri gitmeye başladı. Sonunda kafasını yatağın başlığına çarpmıştı, bir anlık gözleri karardı ama açtığında süliet burnunun ucundaydı.
Evelyn çığlık atmak için ağzını açar açmaz, bir el ağzının üzerini örttü ve "Şşşttt," dedi. "Bağırırsan, seni öldürürüm!"
Evelyn yutkundu. Bu sesi tanıyordu. Bu oydu. Çaresizce başını salladı.
Natasha Romanoff, bu tip işleri birçok kez yapmış biriydi. Eğitimliydi ve bu konuda uzmandı. Devlet de bu yüzden tüm pis işlerini sadece ona yaptırıyordu. Ama Romanoff'un böyle istisnai işleri de çıkıveriyordu işte.
"Sen!" dedi Evelyn, fısıldayarak. Bağırmak isterdi elbette ama boğazı kupkuruydu. Üstelik tehdit edilmişti.
"Sana söylediğim şeyi hatırlıyor musun?" diye sordu Natasha, kadının gözlerine bakarken.
Evelyn, hızla başını salladı.
"Mary'nin bugün o evden kaçtığını biliyor muydun?" diye sordu.
Natasha, bu akşam olayı Steve'den dinlemişti. Tony'nin Yargıç'a ne söylediğini ve işin aslını biliyordu.Evelyn olumsuz anlamda başını salladı. Elbette bilmiyordu.
"Sana orada Mary'nin başına herhangi bir şey gelirse, senin için hiç iyi olmaz demiştim Evelyn. Ve Mary, o evden kaçtı. Tabii babası onu bulup aileye geri teslim etti, fakat ya bulunamasaydı?"
Evelyn yutkundu. Muhtemelen, bu kadın az sonra canlı canlı derisini yüzecekti. Soğuk terler döktüğünü hissederek, gözlerini yumdu.
"Sana bunu bir kez söyleyeceğim," dedi Natasha. "Mary'nin dava bitene dek o evde kalmasını istemiyorum. Babasına geri dönmesi için bu talebinden vazgeçeceksin. Ve ayrıca, dava ile ilgili hiçbir şey demediğimi de aklında tutmanı istiyorum. Sana davadan vazgeç diyebilirdim, ama adil olmaya çalışıyorum. Devlete güvenirim, yargıya, adalete... Fakat sen bu konuda adil davranmıyorsun. Mary, babasına geri dönecek ve dava normal seyrinde devam edecek, beni anladın mı?"
Evelyn başını salladı yeniden. Konuşamıyordu.
"Ve bu ziyaretimden herhangi birine bahsedersen, nereye gittiğinin bir önemi yok, seni bulurum." dedi Natasha. "Ve inan bana, o zaman bu kadar kibar olmam. Düşünsene; sekiz yıldızlı, tam korumalı bir otele girdim, seni nerede olsa yakalarım. Beni anladın, değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Becomes Four (Stony-Au)
FanfictionSteve Rogers, kızı Mary'nin velayetini annesi Evelyn'e kaptırmamak için uğraşırken, Florida'nın en iyi avukatı ile tanışır; Tony Stark'la. "Gifted" filmi baz alınmıştır!