12. Bölüm

1.8K 198 241
                                    

Davanın saati çoktan geçmişti. Tony yolda Yargıç'ı arayıp son dakikada kötü bir haber aldıklarını ve bu yüzden mahkeme salonuna giremediklerini açıklayarak özür dilemişti.

Yargıç, bu kötü haberin ne olduğunu sordu. Tony'nin aklından kırk tane yalan geçerken, sonuçlarını da düşünüyordu.
En sonunda doğruyu biraz değiştirerek söylemeye karar verdi. "Mary ile ilgiliydi Sayın Yargıç, kız evden kaçmış, ama merak etmeyin onu bulduk."

"Kaçmış mı? Nereye?" diye sordu Yargıç.

Tony dişlerini sıktı. "Oraya bırakıldığı için üzgündü, bu yüzden evin biraz ötesinde onu bulduk ve koruyucu aileye teslim ettik. Dava için geri dönüyoruz efendim."

"Pekala, Bay Stark, mahkeme 13:30'da yeniden toplanacak."

"Teşekkürler Sayın Yargıç, vaktinde orada olacağız efendim."
Tony telefonu kapatıp, iç çekti.

"Neden yalan söyledin ki?" diye sordu Steve, kaşlarını çatarak.

"Mary'i bulamadığımızı söyleseydim, başımız belaya girerdi de ondan."

"Tanrım, bu iş ne zaman bitecek?" diye söylendi Steve.

"Mahkemeden sonra konuşuruz Steve, bu muhtemelen sondan bir önceki duruşmamız olacak. Orada işleri batırayım deme, her şeyi bana bırak." dedi Tony.

Steve başını salladı. "Ne yapman gerektiğini bildiğine eminim."

"Aynen öyle." diye yanıtladı Tony ve sürmeye devam etti.

Mahkemeye geri geldiklerinde, Dickham ve Evelyn, koridorda dolanıyorlardı.
"Nereye gittiniz?" diye sordu Evelyn, sertçe.

"Bir işimiz çıktı," dedi Steve. "Meraklanma Evelyn, dava az sonra yeniden başlayacak."

Evelyn derin bir nefes verdi, geri yerine otururken, "Neyseki..." diye söylenmeyi de ihmal etmemişti.
"Kaçtınız sandık." dedi Dickham, Tony'e bakarak.

"Tarzım değil," diye cevap verdi Tony. "Sadece korkaklar kaçar."

Dickham hafifçe gülümsedi. "Kendine çok güveniyorsun Stark. Müvekkilim kızı alıp Boston'a gittiğinde de böyle özgüven patlaması yaşayacak mısın, merak ediyorum?"

"Bunu sana dava bittiğinde hatırlatırım Dickham, hiç şüphen olmasın."

Dickham yine gülümseyerek başını salladı ve "Bekliyor olacağım." dedi.

~

Peter, taksiden inip eve baktı, bahçe boştu. Sabahın erken saati olmasından dolayı ev halkının uyuduğunu düşünüyordu. Ya da kahvaltıya oturmak üzerelerdi, bu konuda kesin bir eminliği yoktu.
Dizlerini kırarak, pencerenin aşağısında kalmaya özen gösterip, evin arka tarafına dolandı. Buraya dek yakalanmadan gelmeyi başarmıştı.

Üst kat pencerelerine baktığında, camdan üzgün bir şekilde dışarıyı izleyen Mary'i gördü.
Peter etrafına bakıp, kimsenin onu görmediğine emin olduktan sonra Mary'nin onu görmesi için ayağa kalkıp el salladı ve "Mary?" diye fısıldadı.

Küçük kız, Peter'ı görünce şaşkınlıkla gözleri açıldı ve gülümsedi. Pencereyi açıp oğlana baktı.
"Peter, burada ne yapıyorsun?" diye sessizce sordu.

Peter, pencereye dek uzanan sarmaşık dallarına baktı. "Sessiz ol," dedi. "Seni götürmeye geldim."

Mary kıkırdadı, "Bu nasıl olacak?"

Peter parmağını dudaklarına götürerek 'sus' işareti yaptı ve göz kırptı.
Dağcılık kulübüne içinden teşekkür ederek kalın sarmaşık dallarına tutundu ve kendini yukarı çekti.
Üst kat penceresine uzandığı sırada, Mary, epey şaşkındı.

Two Becomes Four (Stony-Au)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin