Her şeyin üstünden üç ay geçmişti. Tony Stark oğlunu toprağa gömeli üç ay olmuştu. Peter'ın ölümünden sonra 90 gün geçmişti, 2160 saat...
Bütün umutları boşa çıkmıştı, üç aydır pek yaşıyor da sayılmazdı. Avukatlığı bırakmış ve evini satmıştı. Kendini alkole ve uyuşturuculara vermiş, parası hızla tükenmişti. En sonunda yaşadığı şehri terk etmişti, çünkü artık evsizdi. Sokaklarda yatıp kalkıyor ve şarap alabilmek için dileniyordu. Görenler muhtemelen onu tanıyamazdı, ama zaten o da artık kendisini tanıyamıyordu.
Natasha ekrana bakan gözlerini devirdi. "Bunu cidden yazacak mısın?"
"Bence gayet dramatik," diye yanıtladı Tony. "İnsanlar acitasyonu seviyor, Sefiller'i bir düşünsene, güldüğün tek bir sayfa var mıydı?"
"Çok güzel, şimdi de kendini Victor Hugo mu sanıyorsun? Sen bir avukatsın, yazar değil."
"Yani beğenmedin?" dedi Tony, ekranı gösterip.
"Neden beni öldü gösteriyorsun- ben, ben hayattayım ve şey, insanlar üç ay sonra bunu yazabileceğine inanmazlar bence."
Natasha başını salladı. "Üç ay içinde böyle bir çöküş yaşayabilirsin belki, ama bunca serveti üç ayda alkol ve uyuşturucu ile yiyemezsin. Ayrıca insanlar bunu yaşadığına inanmaz salak." diyerek başına vurdu esmer adamın.
"Sen ne biliyorsun ki ajan bozuntusu?" diye sordu Tony. "Yani daha önce kaç kitap okudun ki? Adam öldürmekten fırsat kalı-"
Natasha ona doğru bir adım atıp sertçe bakınca Tony cümlesinin devamını getiremedi. Onun yerine koltukta oturan siyah sıfır kollu tişört giymiş adama dönerek, "Gidip birkaç kişinin kafasına sıksanıza siz, ne işiniz var evimde?" diye sordu.
"Kitabını okumamız için sen çağırdın ya," dedi Clint. "Şimdi ne diye kovuyorsun?"
"Çünkü kitabını beğenmedik," dedi Natasha, ortağına dönüp. "Hadi çıkalım Clint, yoksa ek iş almak zorunda kalacağım."
Clint ayaklandı. "Favori kızım ne isterse o."
"Bucky bu lafına gıcık oluyor, haberin olsun." diye bağırdı Tony, çıkışa yönelen ikilinin ardından.
"Çok da umurumda." diye söylendi Clint ve Natasha ile dış kapıdan çıkıp gittiler.
Tony odada bulunan diğerlerine döndü. "Olmamış mı yani?"
"Pek inandırıcı değil," dedi Michalle. "Yani oğlunuzu kaybettikten üç ay sonra yazar olmanız ve öncesinde bir alkolik olmanız falan... biraz kafa karıştırıcı."
"Aslında iyi bir başlangıç, ama gidişatı benim de pek içime sinmedi Tony," dedi sarışın adam. "Seni şarap için dilenirken hayal edemiyorum."
Tony gözlerini evin en küçüğüne çevirdi. "Sen ne düşünüyorsun?"
Mary iç çekti. "Avukatlığa devam etmen gerektiğini düşünüyorum. Yazarlık pek sana göre değil gibi."
Tony iç çekti. "Tamam, çok güzel. Biricik ailem beni pohpohlamıyor demek ki. Harika!" Laptop'ın ekranını kapattı ve kollarını göğsünde bağladı.
"Yazacaksan da beni öldürme," dedi Peter. "Cidden baba, sanki ölmemi istiyormuşsun gibi yazmışsın."
Tony kaşlarını kaldırdı. "Okula gitsenize siz, neyi bekliyorsunuz?"
"Ben servisi bekliyorum," dedi Mary.
"Biz de çıkıyorduk zaten, değil mi Pete?" diye sordu Michalle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Becomes Four (Stony-Au)
FanfictionSteve Rogers, kızı Mary'nin velayetini annesi Evelyn'e kaptırmamak için uğraşırken, Florida'nın en iyi avukatı ile tanışır; Tony Stark'la. "Gifted" filmi baz alınmıştır!