Korkunç bakışları altında eziliyordum adeta. O kadar ciddi bakıyordu ki, bir anlık küçülüyorum zannetmiştim.
"Ne-ne konuşacağız ?"
Başını yavaş hareketlerle salladı. "Sen biliyorsun, neyden konuşacağımızı." dedi ve oturduğum yerin karşısına sandalye çekti. Ben yatakta, o karşımda sandalyede oturuyordu.
Karnım guruldamayı şiddetlendirdiği zaman ortamın ciddiyetini bozarak elimi tabağa uzattım. "Tabağı bana uzatır mısın?"
"Şimdi olmaz, adam akıllı konuşacağız." Ona üzülmüş bakışlar attım. Gerçekten açtım. Şakası yok bunun!
"Ya lütfen..." Tabağa uzattığım elimi indirdi. "Birazdan. Şimdi ciddi olarak konuşacağız." Arkamdaki yastığı kucağıma aldım ve yastığa sarıldım. "Karşımda çok dengesizsin. Önce ayrılmayalım, sonra da arkadaşlığı reddetmek? İyi misin?"
"Hiç bir arkadaşımı otel odama almadım ben, almam da."
"HyeRim, gerçekten arkadaş olmak istiyor musun?" Cevap vermedim. Arkadaş olmak, istemiyordum. Ama ona olan güvenimi, samimiyetimi kırmıştı. Onunla hemen çıkamazdım, koluna girip gezemezdim, ona baktıkça eski neşeyi hissedemezdim.
"Biliyordum." dedi ve ellerini kahverengi saçlarına daldırdı. Derin bir nefes aldı. "Beni delirtiyorsun... Gerçekten....çok dengesizsin! Bana bir açıklama yapmalısın- hayır zorundasın!"
"Yanındayken geriliyorum." dedim kısa keserek. "Geriliyorum işte. Bazen aklıma Kwon geliyor. Seni ona benzetmekten korkuyorum. Düşüncelerimle çelişiyorum. Her şeyi bitirmek isterken pişman oluyorum. Ben de bilmiyorum tamam mı? Ben de bilmiyorum! Seni hala kıskanıyorum ancak bunun bana bir şey kazandırmayacağını biliyorum..." Göz yaşlarımı elimin tersiyle sildim.
Belki de büyük bir hata yapmıştım en başında. Belki de hislerime uyup onunla hiç çıkmamalıydım...
"Ben pişman olmak istemiyorum ama bu yolda büyük bir hızla ilerliyorum. Ne yapmalıyım?"
Hıçkırmaya başlamıştım bile. Yoongi ayağa kalktı ve kollarını bana doladı.
"Sadece...başında yanlış karar verdin. Sana güvenmiyor değilim. O an bir şeyler olmuştu ve sinirlenmiştim.Üstüne bu olay çıktı, seni hiçe sayıp sana kızmaya başladım. Affedilir olay değil, biliyorum."Onu ittirdim. "Yoongi... Ben buraya geldim, çünkü kafa dağıtacaktım. Ama her yerde karşıma çıkıyorsun, sence de dengesiz olmam normal değil mi?"
"Dengesizliği bırakman için tek çare var, o da eskisi gibi olmamız." Eskisi gibi, sevgili olduğumuz zamanki gibi.
Bu sefer...reddetmek istemedim. Bu duvarın üstüne üstüne gitmek, yıkılmış jenga kulemizi hiç uğraşmadan düzeltmek istedim.
"Pekala."
"O zaman gel buraya." Dedi ve kollarını açtı. Ben de yerine yerleşen anahtar gibi içine atladım kollarının, beni sarmalamasına, derin derin soluklanmasına izin verdim. Ellerimi kahverengi saçlarının arasına daldırdım.
"Kalbime bir şeyler yapmanı özlemişim..." dedi ve çenesini biraz daha boynuma soktu. "Kokunu, ısını, duygularının bende yarattığı etkisi, minik suratını, ince bileklerini....her şeyini. Çok özlemişim." Omzumdaki elleri belime gidip orada sıkılaştı.
"Gitmeliyim ama geri geleceğim. Odandan asla çıkma."
Benden uzaklaştığında başımı aallayarak onu onayladım. "İstersen odamı dinleyebilirsin, izin veriyorum." Kıkırdadığında omzuna vurdum. "Dalga geçme!"
O hala kıkırdarken onu şakacıktan ittirdim. "Hadi git."(...)
"Beni seviyor musun ?"
"Tabii ki, çok çok seviyorum seni." Ekrandaki ana karakterler dudaklarını birleştirdiklerinde ben salak salak gülüyordum.
"Biliyordum böyle olacağını!"