"Yürüyorsun," dedi dudakları boynumun dibindeyken. Ardından kollarıyla beni daha da sıktı ve derince bir soluklanmadan sonra ekledi. "...şükürler olsun."
Evet, yürüyordum, dolaylı olarak kendime iyi baktığım sürece zaten iyileşecektim ve bu normal bir şeydi. Sevinmesine anlam verebiliyordum ancak kafam hala onun o değiştirdiği mimiklerindeydi. Onu gördüğümü biliyor olmalıydı, bilmiyorsa da ona hatırlaracak ve ağzından baklayı çıkartacaktım.
Kafamı ondan uzaklaştırdım ve vücudumu ondan ayırdım.
"Neyin var Yoongi?"
Gözlerimizi birleştirdi ve dudaklarını birbirine bastırdı. "Önce annemle konuşmak istiyorum," dedi ve bakışlarını yandaki koridora kaçırdı, sonra hemen benimle birleştirdi. "...emin olduktan sonra sana söyleyeceğim."
Elimi sertçe omzuna vurdum ve kaşlarımı öatarak kızdım.
"Hayır, önce bana."
Belimdeki elleri hareket etti ve yüzüne daha net bakmamı sağladı.
"İnatlaşma," demişti ancak çıkan sesi o kadar sert ve ürkütücüydü ki, ona karşı çıkmaya çekinmiştim. Yine de merak ediyordum ve diyecekleri onunla alakalıydı, bu yüzden tepkisini umursamadan inatla sormaya karar verdim.
"Önce bana söyle Yoon," dedim ancak ona Yoon dite seslenmemde bir gram sempatiklik yoktu. Onun gibi sert ve keskin konuşmuştum. Belki de ondan daha sert.
"Tekrar ilaç kullanmayı düşünüyorum," dedi hızlıca. Ne ilacı? "...antidepresanlar ve sakinleştiriciler..." dedi ekleyerek. O zaman anlamıştım Yoongi'nin eskiden aahip olduğu, hala da etkisini tam olarak söndüremediği psikolojik sorunlarını.
"Gerek yok ki," dedim gözlerini tekrar bana odaklamasını sağlayarak. "Sonuç olarak eski haline göre çok daha iyi hissetmiyor musun? Kendini stüdyoya kapattığın günden bu yana..?"
Yoongi telaşla başını sallayarak beni onayladı ve dudaklarını öne çıkararak. "Tabii, elbette daha iyiyim ama-"
"Yani iyisin ve ilaçları kullanmana gerek yok. Çok ihtiyacın olursa, ki olmaz, benimle konuş," dedim başımı hafifçe sallayarak. "Sana yardımcı olurum. İstersen sarılırım, saçlarını okşarım, seni rahatlatacak şeyler yapmana yardım ederim ama sinielenmene izin vermem."
"Senin etrafımda olmanı istemiyorum ama," dedi Yoongi. Ardından derin bir nefes aldı ve konuşmasına devam etmek için dudaklarını araladı, ancak diyeceklerini tahmin edebiliyordum ve duymak dahi istemiyordum. Daha önce dediklerinde pek farklı olmayacak, bana zarar verebileceğini, beni üzebileceğini falan söyleyecekti.
Duymaya bilw tahammül edemezdim bunları. Böylesine saçma şeyler... Beni üzmek istemediğini biliyordum, neden dediklerine kırılsaydım ki? Ayrıca Yoongi'nin bana zarar verebileceğini düşünmüyordum. O nasıl sertçe konuşup beni susturabiliyorsa aynısını ben de yapabilirdim, sadece bu zamana kadar bunu hiç ona karşı yapmamıştım. Ayrıca o konuma gelmeden hastalığının üstünü kapatabileceğimizi biliyordum.
"Kapa çeneni," dedim bütün ciddiyetimi ortaya koyarak. "Bahane üretme, sadece sus ve kabullen Yoon."
Onu her ne kadar bırakıp daha sert konuşmak istesem de bırakır bırakmaz ağrıyan bacaklarım yüzünden yere yapışabilirdim.
"Sen nasıl bana dışardan yemek yemeyi yasakladıysan ben de sana ilaç kullanmayı yasaklıyorum. İçersen senden ayrılırım," dediğim an dudaklarını birbirine bastırdı.
"Yiyorsa iç şimdi."
Yoongi beni bırakmadan kafasını salladı ve saçını savurdu. "Zamanla bana çektiğini söylemiştim, değil mi?"