# Bölüm 3 #

8.2K 333 18
                                    

Medyada Koruyucu olarak düşündüğüm kişi var. Bence tam karaktere uygun. Ama tabiki siz beğenmediyseniz kafanızda başka birini düşünün. İyi okumalar.

# Bölüm 3 #

Şuan içinde bulunduğum duruma anlam veremesem de umutsuzca arabadan inip evime yürümeye başladım. O karanlıkta önüme bakmadan sadece yürüyordum bir şey  düşünmeden.

Eve yaklaşıp içeri girdiğimde daha aşağıya inmemişti . Babamın o halini görmemek için yukarı çıktım. Odama girdiğimde ortalıkta kimse yoktu.

Birden beynim zonklamaya başladı. Ne yani yalnız mı kalmıştım? Bir başıma. Oysa ona güvenmeye hazırdım. Hatta ona güvenebileceğimi anladığımda içime huzur doğmuştu. Şimdi tekrar kalp ritmim hızlanmaya başlamıştı. Bu yaşadıklarım. Babam. Nereye giderim.  Ne yaparım. Görüşüm bulanıklaştı. Görüşüme bir  karartı düştü. Önümde duran vazo dönmeye başladı. Bir elimi belime koydum diğer elimle şakaklarıma dairesel hareketler çizmeye başladım. Gözümü kapattım. Gözümü kapatınca başım daha çok dönmeye başladı. İstem dışı elimle tutunacak bi yer ararken elim boşluğa geldi. Zaten çok zor sağladığım dengemi kaybedip yere düştüm. Belimin yere çarpmasıyla duyduğum acı hafif  inlememe neden oldu. Kafamın da yere sertçe çarpmasını beklerken çarpmadı. Kafamın çarpmama nedenini aramak için gözlerimi açtığımda daha fazla dayanamayıp kendimi tamamen bıraktım.

Burnuma gelen baştan çıkarıcı kokuyu içime çektim. Kokunun sahibini ararken gözlerimi yavaşça araladım. Güneş yeni doğmuştu. Havada biraz serindi.

Karşımda duruyordu. Tek eliyle direksiyonu tutuyor bir yandan da diğer eliyle tuttuğu kahvesini yudumluyordu.

"Bi - biz nerdeyiz ?? " dedim. Bana dönüp sence anlamına gelecek şekilde tek kaşını kaldırdı ve yolu gösterdi. Ezikliğimi fark edip konuyu değiştirmek amacıyla

"Sen gitmemiş miydin ? " dedim esnedikten sonra .

"Hayır sadece ihtiyacımız olur diye kasanızda kalan parayı almaya gitmiştim. Babanın odasına."

" Sen kasanın şifresini nasıl biliyorsun ?"

" İnan bana senden daha çok şey biliyorum prenses " dedi bir yola bir bana bakarak.

Prenses ? Babam bana hep prenses derdi. Aklıma salonda yerdeki bedeni gelmişti. Öylece uzanıyordu. Kanlar içerisinde. Onu son gördüğüm an aklımdan hiç silinmeyecekti. Gözlerim nemlenmeye başlamıştı. Görüşüm bulanıklaştı. Yanağımdan aşağıya süzülen sıcaklık hissiyle ağladığımı anladım. Evet ağlıyordum. Ağlamalıydım da hem de hıçkıra hıçkıra.

Hıçkırıklarım dindiğinde hala gidiyorduk. Şehir dışına çoktan çıkmış olmalıydık. Ama neden gidiyorduk. Nereye gidiyorduk?

“Babamı öldürenler kim ? Biliyor musun?”

“Biliyorum ve sana her şeyi anlatacağım. Ama daha sonra.”   Evet beklide daha sonra anlatması daha iyi olurdu.

Bir süre sessizlik olduktan sonra "Sen kimsin ??" diye sordum yaşlı gözlerimle ona bakarak.

"Seni koruyan birisi "

"Koruyucum gibisin yani " normalde olsa bunun oldukça havalı olduğunu düşünürdüm. Ama şu durumum okadar berbattı ki hiç bir şey düşünecek konumda değildim.

"Bir nevi." dedi bal rengi gözleriyle bana bakarak. "Kahve aldım sana arkadaki paketlerden birinde " bu cümleleri söylerken o kadar duygusuzdu ki bu olanlardan hiç etkilenmemiş gibiydi. Belki de etkilenmemişti.

Kafamı biraz dağıtmak için arkaya uzanıp büyük uğraşlar sonrası abur cuburların bulunduğu paketi aldım. İçinden kapağı kapalı dökülmeyecek bir şekilde duran kahveyi aldım. Yanında da çikolata duruyordu dayanamayarak onu da aldım. Mutlu olmaya ihtiyacım vardı.

"İster misin ?? " diye sordum çikolatayı ona uzatarak.

"İki elim var . Biriyle direksiyonu diğeriyle de kahveyi tutuyorum. " dedi gözünü yoldan ayırmayarak.

"Şurada iyi niyetle bir şey soruyorum. Evet veya hayır desen olmaz mı ??" dedim bir yandan da çikolatayı açarak.

" Aslında fena olmazd-" lafını bitirmesine izin vermeden kopardığım bir parça çikolatayı ağzına tıktım. Parçayı ağzına sokmak için çaba harcarken "Çok konuşuyorsun koruyucu !!" dedim hafif kıkırdayarak. Haklılardı çikolata mutluluk veriyordu. Yada koruyucum .

Yaklaşık yarım dakika sonra zaferi ben kazanarak ağzına o çikolatayı sokmayı başardım. Ağzı doluyken  "Hemen üstümden  inmezsen kaza yapacağız." dediği an anca üstünde olduğumu anladım. Nasıl oldu da bu kadar yaklaşmıştım ona . Üstümde geceden kalma kısa şortlu pijamam olduğundan çıplak tenim onun pantolonunun kumaşına değiyordu. Bunu fark ettiğim an kalbim deli gibi atmaya başladı. Kalbim her şeye deli gibi atar zaten. Ama heyecanlanmak bana iyi gelmiyordu. Başım dönüyordu. Başım dönmeye başlayınca yerime geçmeye çalıştım. Ve başardım.

"Nereye gidiyoruz ?" bu soruyu neden daha önce sormamıştım.

"Gidince görürsün."

Derin bir off çektikten sonra düşünmeye başladım. Odama gelen adamlar kimdi?  Babamdan ne istemişlerdi ?. Onlardan kaçıyormuyduk ? Evet kaçıyorduk. Cevabını bildiğim tek şeyi araştırmaya başladım.

"Kimlerden kaçıyoruz ??" sesimin oldukça güçlü çıkmasına gayret etmeme rağmen demin ağladığımdan biraz kırık çıkmıştı.

Cevap verecek mi diye yüzüne baktım. O ise hala yola bakıyordu. Kısa bir anlığına yüzünü bana çevirip “ Çok sabırsızsın.” Dedi. Sonrada “Hadi biraz dinlen.” diye ekledi.  O böyle diyince ne kadar yorulduğumu farkkettim.  Kafamı arkaya yaslayarak düşüncelere daldım. Çok derinlere inmiştim ve gözlerim kapanıyordu. Biraz direndikten sonra kapanmalarına izin verdim.

KoruyucumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin