# Bölüm 11 #

4.6K 220 3
                                    

Medya : Ömür

# Bölüm 11 #

Burnuma gelen o güzel kokunun etkisiyle gözlerimi açtım. Bir kaç dakika boşluğa öyle anlamsızca baktıktan sonra dünü hatırlamaya çalıştım. Film, pizza , uyuma.. Uyuma? Hemen oturur pozisyona geçtim ve hala dizindemiyim diye kontrol ettim. Ama sıradan bir yastığın üstünde yattığımı fakkettim. Hayal kırıklığı ve rahatlama içinde tekrar uzandım. Galiba ondan ciddi anlamda hoşlanıyorum. Ondan hoşlanmamdan nefret ediyorum. O beni umursamazken ben onu gereğinden fazla umursuyordum. Bunları düşünürken burnuma yine o güzel koku geldi. Etrafıma bakındım ama salonda kimse yoktu. Ayaklarımı sürüye sürüye alt kattaki banyoya gittim ihtiyaçlarımı gördükten sonra yukarı , odama çıktım. Yolda giderken saçımı sıkı bir at kuyruğu yaptım. Odada üstüme düzgün birşeyler geçirdikten sonra aşağı indim. Sucuklu yumurta yemeye. Bunu düşününce kendi kendime gözlerimi devirdim. Sonrada kendi düşüncelerime bile gözlerimi devirmemin çok saçma olduğunu düşündüm ve kendimi tutamayarak güldüm.

"Hayırdır. Ne bu neşe ?" diyen sesini duyunca irkildim. Arkamı dönüp baktığımda kapısının önündeydi üstüne bir tişört geçiriyordu. O geçirene kadar ben zaten göreceğimi görmüştüm. Buda kızarmama yetmişti.

"Hiç. Yok bişi. " dedim gözlerim yerde.

"Peki o zaman aşağı in sana bir süprizim var." dediğinde aptal kalbim heyecanlansada bunu ona göstermemeye çalıştım. Bu yüzdende ona arkamı dönüp aşağı inmeye başladım. Aşağı vardığımda hiçbirşey olmadığını belli etmek için ellerimi iki yana açtım ve "Hani ?" dedim.

"Mutfakta." dedi yine o baştan çıkarıcı gülüşüyle. Bunu yapmamalıydı. İşimi zorlaştırıyordu.

Mutfak kapısını açtığımda aynı anda ağzımda hayretten açıldı. Bir elimle açılan ağzımı örtmeye çalışırken "İnanmıyorumm." diyiverdim.

Yemek yediğimiz masanın üstünde çok güzel bir gül demeti duruyordu. Kahvaltılıklar dizilmişti ve sucuklu yumurta yerine OMLET ve PATATES KIZARTMASI vardı. En sevdiklerim. Masa tıpkı bir sevgiliye hazırlanmış gibi duruyordu. Yada anneler gününde anneye hazırlanmış gibi. Bu küçük ayrıntıya takılmamaya çalıştım. Sonuçta sevgili falan değildik.

Masaya oturduğumda arkamdan sandelyemi ittirdiği için hala şaşkındım. "Bu ne kibarlık böyle. Hayırdır ?" dedim şaşkınlığımı belirterek.

"Bu evdeki son kahvaltımız güzel olsun istedim." dediğinde soru sormak için ağzımı açtım ama "Soru sorma lütfen kahvaltımızı yapalım sonra sana anlatacaklarım var." diyerek beni susturdu.

"Peki." diyerek gülleri alıp kokladım. Sonrada iştahla kahvaltıma başladım .

Kahvaltı gayet iyi geçti. Saçma konular konuşmak iyi gelmişti. Kahvaltının bittiğine karar verip konuşmaya başladı.

" Şimdi konuşacağımız şeyler ilerde ne yapacağımızla ilgili. " dedi ve cebinden çıkardığı bir parça kağıdı önüme koydu. Bu anlaşma gibi birşeydi. Babamla Colin arasındaki bir resmi anlaşma.

"Bu anlaşmaya göre benim seni 3 hafta boyunca korumam gerekiyor. Bu süre boyuncada sana bir düzen kurup hayatını geçindirmenin bir yolunu bulmamız gerekiyor."

"İki hafta kaldı." Gitmesini istemiyordum. Yalnız kalmak istemiyordum.

"Evet o yüzden bu gün yola çıkıyoruz. Kınalı adada sana bir ev tuttum. Küçük ve sakin bir yer daha rahat edersin diye düşündüm. "

"Evet adaları severim." gözlerim dolmuştu.

"O zaman yukarı çık ve kendine bavul hazırla. Bir süre kıyafet almaya paran olmayabilir."

"Tamam. " dedim ve ağladığımı görmesin diye hızlıca arkamı dönüp yukarı çıktım.

Odama gelince kapıyı kapattım ve kapının arkasına çöküp ağladım. Sonsuza kadar benim yanımda kalmayacağını biliyordum. Ama hep bu gerçekten kaçmıştım. Şimdi ise gerçekten kaçmak imkansız bir hal almıştı. İki hafta sonra gidecek beni yalnız bir başıma bırakacak. Kimsesiz. Tamam 20 yaşında koca kızım ama kimsesiz olmakla başedebilecek kadar olgun değilim. Sonunda ağlamam sakinleştiğinde kalktım ve dolabın üstündeki bavulu çıkarım. Bütün kıyafetleri düzgünce katlayıp yerleştirdim. Sonra tarak , havlu ve benzeri şeyleride koydum. İkinci bavuluda indirdim. Bu diğerine göre daha küçüktü. Bunun içinede kitaplıktan beğendiğim birkaç kitabı koydum. Ve orada bulduğum birkaç makyaj ürününüde tıkıştırdım.  Üstümede beyaz ve üstünce sarı çiçek benzeri şeyler bulunan kısa yazlık bir elbise geçirdim. Altınada siyah yazlık bir ayakkabı giydim. Güneş gözlüğünüde kafamın üstüne otutturdum ve biri küçük biri büyük iki pembe bavulumu alıp aşağı indim.

"Ben hazırımm !" diye bağırdım boş salonda. " Bendee " diye cevap geldi yukardan. Ardından Colin'in elinde küçük spor çantayla odasından çıktığını gördüm. Gözleri önce bavullarımın sonrada benim üstümde gezindi. Yüzüne bir gülümseme yayıldı. Bu gülümseme ona ne kadar yakışsada sinir bozuyordu. "Ne ?" diye sordum. "Hiç" dedi omuz silkerek. Hızla arkamı dönüp kapıya yöneldim. Bu kadar tatlı olması sinirimi bozuyordu.

Kapı kolunu çevirdiğim anda zilin sesini duydum. Kapıyı çoktan açmıştım zaten. Kapıyı açmamla karşımda bana bakan mavi üniformalı memurları gördüm.

Polislerin burda ne işi vardı ?

Bölüm geciktiği için özür dilerim. Bugün bir bölüm daha yazmayı düşünüyorum. Colin in ağzından bu bölümü kısa bir şekilde tekrar yazcam ki Colin in ne düşündüğü hakkında fikriniz olsun. Öpüldünüz canlarr.

KoruyucumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin