# Bölüm 19 #

3.5K 195 7
                                    

# Bölüm 19 #

Sonunda gün bitmiş eve gitme zamanım gelmişti. Önlüğü yerine astıktan sonra neşeyle çantamı alıp kapının önüne çıktım. Dışarda Çağatay'ın gelmesini beklerken ikide bir saatimede bakmayı ihmal etmiyordum. Tam tamına 15 dakika olmuştu. Birde kızlara geç hazırlanıyor derler. Alt tarafı bir önlüğünü çıkaracak. Elimde olsa çoktan giderdim ama patron Çağatay'a fazla güvenmiyor. Selin'de bizden bir saat erken çıktığı için illa ikiniz kapatacaksınız kafeyi dedi.

Sonunda beyfendi dışarı çıktığında içimden koca bir 'oh be' çektim. Belki birazda dışıma da yansıtmış olabilirim.

"Ne yapıyorsun 16 dakikadır içerde ?" diye hesap sormaya kalkıştım.

"Sanane" diyerek beni susturdu hemen. Haklı. Banane.

Kafeyi kapattıktan sonra beraber yürümeye başladık. Benim evim onun yolunun üstündeydi buna rağmen nadiren beraber giderdik.

"Bugün kızlardan birini göremiyorum yanında."

"Yanımda göremediğin bu geceyi boş geçireceğim anlamına gelmez." Ukala.

"Pislik." diyerek onu yanımdan biraz öteye ittirmeye çalıştım. Ama kıbırdamadı kas yığını.

"Senin gibi her geceyi boş geçirmiyorum diye mi pislik oluyorum ? " Bugün herkes yalnızlığımı yüzüme vurmak zorunda mı?

"Evet." dedim sorusunu havada bırakmamak için. Cevabımın üzerine güldü.

"Bu kadar komik olan ne ? " dedim suratımı asarak. Ani bir hareketle beni kendisi ve duvar arasında sıkıştırdı. Böyle şeyler filmlerde olmaz mıydı ?

"Yol boyunca yüzüme bakmaman." Yüzüne bakmamış mıydım ?

"Bakmak zorunda mıyım? " dedim gereksiz yere diklenerek. Gereksiz yere diyorum çünkü şuan ki pozisyonumuz herşeye müsaitti.

"Genelde kızlar yüzüme bakarda." dedi çenemi tutup gözlerine bakmamı sağladı.

"Demek ki ben o kızlardan değilim." dedim bir yandanda onu itmeye çalışıyordum ama hayvan kıbırdamadı bile. Yine.

"Hıhı evet. Beni istemiyor musun ?" dedi yüzünü iyice bana yaklaştırarak. Ayın yükseldiği tenha sokakta sadece biz vardık. Korkmaya başlamıştım. Burnu burnuma değecek kadar yakındık şimdi. Korkuyu fazlasıyla hissediyordum. Buda gözlerimin dolmasına neden olmuştu.

"Ama ben seni istiyorum."dedi kulağıma fısıldayarak. Sonra dudaklarını dudaklarıma sürttü. Ağzımdan ufak bir "Lütfen" fısıltısı kaçtı. Birkaç saniye dudakları dudaklarımın bir iki parmak ilerisindeyken durdu ve beni inceledi. Gözlerim kapalı olduğu halde bunu hissediyordum. Sonra birden aramızdaki mesafeyi açtı. Benden oldukça uzaklaştı ve hiç birşey olmamış gibi ellerini cebine koyup yürümeye başladı. Arkasından bakakaldığımı ancak birkaç dakika sonra farkettim. O köşeyi dönünce. Ağzıma gelen tuz tadıyla ağladığımı anladım ve çabucak gözlerimi silerek yürümeye devam ettim.

Koşar adımlarla adadaki küçük kiralık daireme vardığımda anahtarlarımı çıkarttım ve titreyen ellerimle kapıyı açtım.

Ilık bir duş alıp günün kötü anılarını ve yorgunluğunu üstümden atmaya çalıştım. Ama pek başarılı olamamıştım. Pijamalarımı üstüme geçirdim ve küçük yatağıma kıvrıldım. Pikeyide üstüme çektim ve derin bir uykuya daldım.

• • •

Deminden beri aralıksız çalan telefonumu duymamazlıktan gelmem imkansızdı artık. İnsanı bari tatil gününde rahat bırakın.

Söylene söylene telefonu açtığımda daha bir sinirlendim. Neden daha önce arayan kişinin ismine bakmadım ki ?

"Aloooo ! " bu cırtlak ses başka kime ait olabilirdi ki.

"Efendim Yağmur." dedim yatağımda doğrularak.

"Ay canım uyandırdım mı ?" sabahın köründe ararsan uyandırırsın tabii.

"Malesef." dedim bıkkınlıkla.

"Tamam o zaman hemen söyleyeyimde sende uykuna geri dön. Hani haftaya buluşacağız demiştik ya işte onu yarına alalım. Çünkü biz haftaya Umut'umla tatile gideceğiz." dedi üzüntü ve sevinç karmaşası ses tonuyla.

"Yarın bizim başka bir işimiz vardı. Başka bir zamana mı ertelesek ? Siz dönünce falan. " dedim bu işten yırtmak amacıyla.

"Hayatta olmaz darılırım valla." alt dudağını sarkıttığını tahmin edebiliyordum. Ben nasıl yırtacağımı düşünürken Yağmur tekrar konuşmaya başladı. " Yoksa bizimle tanıştırmak istemiyor musun ? Yoksaa " 

"Yoksa ne ?" dedim gözlerimi devirerek.

"Yoksa öyle biri yok mu ?" dedi gizemli bir tonda. Bak bak bak nasılda tanıyor beni Yağmur Hanım. Savaş istiyor bildiğin. Kendisi evlenecek ama benim hala sevgilim yok. Bunun iyice altını çizmek istiyor. Savaş başlasın bakalım Yağmur. Bende senle olmayan sevgilimi tanıştırmazsam , gözünede sokmazsam bana Ömür demesinler.

"Aa saçmalama Yağmur. Tamam tamam yarın akşam geliyoruz biz."

"Çok sevindim bebeğim bekliyoruz. Hadi öptüm bayy. İyi uykular." Uyku bıraktın sanki.

"Saol tatlım saol." diyip kapattım telefonu yüzüne.

Hızlıca yataktan kalktım ve üstümü giyinip dışarı çıktım. Beni anlasa anlasa Selin anlardı. Onla konuşmam lazım. Beraber bir çaresini buluruz.

Çalıştığım kafenin kapısından içeri girer girmez Selin'in aşırı neşeli ses tonuyla karşılaştım. "Tatlım ! İzin gününde ne işin var burda."

"Hiç sorma Selin yaa!" dedim. Kısa bir kucaklaşmadan sonra bir masaya oturduk. Hızlıca olan biteni anlattım. Arada da Çağatay kafedemi diye kontrol ediyordum. Dünden sonra aynı yerde nasıl çalışacağız onu da bilmiyorum ya neyse.

"Ee şimdi sevgiliyi nereden bulcaksın?"

"Bilmiyorum. O yüzden sana geldim Selin. Nereden bulcam ben şimdi bir sevgiliyi ? " dedim. Selin çok kısa bir zaman düşünür pozisyonunu bozmadı sonrada gözlerini arkamda bir yere sabitledi.

"Bir fikrim var aslında." dedi sinsice gülümseyerek. Sonrada sandalyesiyle masaya daha çok yaklaştı ve dirseklerini masaya dayadı. İyice bana yaklaştıktan sonra fısıldayarak "Çağatay'a ne dersin ?" diye sordu.

Öyle bir "Hayır !!" demişim ki Çağatay dahil bütün kafe bana baktı. Utançla bakışlarımı onlardan kaçırdım ve yüzümü bana merakla bakan Seline yaklaştırdım. Fısıltıyla ve öfkeyle "Saçmalama olmaz öyle şey." dedim.

"Neden ?" dedi normal ses tonuyla . Ben birşey diyemeyince. "Bir oyuncu bulup onu ikna edemeyeceğine göre Çağatay'dan başka bir seçeneğin yok ." dedi ciddi bir şekilde. Haklıydı.

"Şey yapabiliriz. Yoldan birini çevirelim ve benim sevgilim olabilir mi diye soralım." dedim çaresizlik içinde.

Bu cevabım karşısında kahkahalarla güldü. Ben hala suratına bakmaya devam ederken birden kahkahasını böldü ve "Sen ciddi misin ?" diyince kafamı salladım. Mantıksız olabilirdi ama Çağatay ' dan daha iyi bir seçenekti.

"Saçmalama Ömür." dedi Selin otoriter ve yüksek bir tonda.

Çağatay'dan başka tanıdığım erkek yok. O yüzden Çağatay'dan başka şansım da yok. Off nerden bulaştım ben bu olaya ya.

Selamm ! Colin'in konu dışı kaldığını düşünebilirsiniz ama ileriki bölümlerde Colin'de bizimle olacak .Bölümle ilgili yorumlarınızı bekliyorumm.

KoruyucumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin