MEDYA : Colin
# Bölüm 6 #
"Hadi uyannn ! Uyan artık Ömürrr !! Ne ağır uykun var !! Ayılar gibi kış uykusuna mı yattın !!"
"Ne ayısı be sersem !! Beni dürtmeyi kes !!" uykulu uykulu bide dürtüyor ikide bir. "Beş dakika dahaa " dedim sırtımı ona dönüp örtüye daha sıkı sarılarak.
"Yarım saatten beri bu kaçıncı beş dakikan haberin var mı senin ? " Ne çok konuşuyosun ya azcık sus . Birde sabah sabah gelmiş tepeme dikilmiş.
" Bana başka seçenek bırakmadın. " Kim bilir aklından neler geçiyor? En iyisi kalkmak. Dirseklerimin üzerinde doğrulmuştum ama hala gözüm kapalıydı.
"Tamam kalkıyo-" Cümlemi bölen buz gibi su sayesinde yataktan beş on santim yukarı sıçramış aynı anda çığlık atmıştım. Biliyorum çok yetenekliyim.
Islak saçlarımı yüzümden çekerken " Sen canına mı susadın ?" dedim aynı zamanda kızgın bakışlarımı Colin in yüzüne sabitledim.
"Sen kaşındın ." dedi umursamaz bir tavirda sonrada "Hadi çabuk giyin ve aşşağı gel de birşeyler ye ." diye ekleyerek odadan çıktı.
15 dakikalık sıcak duştan sonra üstünde panda olan tatlı bir tişört altınada açık renk bir kot giyindim. Aynadaki görüntümden memnun kaldığımda aşşağıya indim ve yine sucuklu yumurta yiyerek güne başladım. Günün geri kalanını normal bir şekilde geçirdim. Daha çok dolapların birinde bulduğum BİR GÜN ü okuyarak geçirdim zamanımı. Çünkü anca kitap okuduğum zaman düşüncelerimi babamdan ve yaşadıklarımdan uzak tutabiliyordum. Gece olunca yine biraz rahatlamak adına çatıya çıktım. Çatının üstünde dünkü pozisyonumu aldım ve istem dışı babamı düşünmeye başladım. Yanaklarımdan süzülen sıcaklığa izin verdim. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama Colin geldi. Yanımda sessizce oturduktan belli bir süre sonra derin bir iç çekti ve konuşmaya başladı.
“Her şey yaklaşık bir yıl önce başladı. Baban kumar yüzünden ilkin arabasını kaybetti. Sonrada onu kazanmak için oynadığı oyundan yazlığınızı. Sonra tekrar devam etti bazılarında kazandı. En son oyununda evinizi. Baban evi vereceğini söyleyip vermeyince işte o gün olanlar oldu. Babanı öldürdüler. Ve onun borcunu ödemek için seni kullanmak istiyorlar. Bilirsin işte kötü işler için. ”
Hayretten ağzım bir karış açık kalmıştı. Babam kumar oynamazdı. Ne diyeceğimi bilemez bir halde orda öylece kalmıştım. En sonunda sesimi bulduğumda “Sen bunları nerden biliyorsun? ” diye sordum güçlü çıktığını umduğum bir sesle.
“Baban anlattı.”
İçime akıttığım göz yaşlarımla boğuşurken Colin bana yine dünkü gibi sarıldı. Bende bütün bu olanlara dayanamayarak kafamı göğsüne yasladım. “Umarım yine salya sümük ağlamazsın ” dedi. Görmesemde şuan yüzünde yayılmış kocaman bir gülümse olduğunu tahmin edebiliyordum. Göğsüne yumruk atacakken ellimi tuttu ve göğsüne dayadı. Sonra orda öylece kaldık. Onun yakınlarında olmak. Daha doğrusu kollarında. Bana huzur veriyordu. Güvende hissettiriyordu.
"Koruyucu ?" dedim tüm cesaretimi toplayıp. Ona bundan sonra ne yapacağımızı sormalıydım.
"Evet prenses." Belki de o öküze dönene kadar bekleyip bu anın tadını çıkarmalıyım.
"Hiç. Sadece uyudun mu diye merak etmiştim." dedim usulca. Sonrada karanlık sessizlikle bütünleşti.
"Sana bir süprizim var" dedi birden doğrularak.
"Neymiş o ?" dememle arkasına sakladığı kutuyu çıkardı.
"Aslında bunu vermeye gelmiştim." dedi kutuyu bana uzatarak. Heyecanla kutuyu açtığımda karşımda yepyeni bir telefon duruyordu. Evden çıktığımda kendi telefonumu içerde unutmuştum. Aslına bakılırsa o zaman aklıma bile gelmemişti. Telefonu alıp göğsüme bastırdıktan sonra.
"Çok çok çok teşekkür ederim. O kadar ihtiyacım vardı ki." dedim gülümseyerek sonrada ona doğru yaklaşarak yanağına dostça bir öpücük kondurdum.
"Buda yeni numaran" dedi elindeki kartı uzatarak. "Yalnız unutma sosyal sitelere kendi adınla girmek yok takma ad kullan ve resimlerini paylaşmamaya özen göster ha bide konumunu tabiki."
"Peki. Arkadaşlarım sorarsa ne dicem ?"
"Sevgilimle tatile çıktım dersin."
"Olmayan sevgilimle . Çok güzel."
"Kim bilir belki günün birinde olur." dediğinde yüzümün kızardığını hissettim ve konuyu değiştirme çabası içerisine girdim.
"Senin var mı ? Sevgilin ? " diye sordum masumca. Aramızda birkaç karış mesafe vardı. Ben bağdaş kurup oturmuştum o ise ayaklarını önüne uzatmış ve ellerini geride yere koyarak destek alıyordu.
" Yok dersem bayram ediceksin dimi ?"
"Ne alakası var? Duyanda sana bayılıyorum sanacak."
"Bana bayılmıyor musun?"
"Biraz yakışıklısın diye havalara girmene gerek yok. Hem bikere benim tipim değilsin." Tipim değil mi ? Hadi ama Ömür bunu demiş olamazsın.
"Neymiş bakalım senin tipin ?"
"Sanane." dedim ve bir hışımla kalkarak. Tabi öfkeyle kalkan zararla oturur diye boşuna dememişler. Kalktığım gibi ayağım çatının üstünde kaydı ve Colin in kucağına düştüm. Evet tam olarak kucağına.
"Biraz sakarız galiba."
"Hiçte bile." elimi yere koyarak tekrar ayağı kalkmaya çalıştım. Ama çatının eğiminden dolayı bu o kadar kolay değildi.
"O zamam başını döndürüyorum." dedi alaycı bir tavırla.
"Biraz." diye mırıldandım kalkarken. Ardındanda onun duyabileceği şekilde "Hayır." dedim. En sonunda kalkmayı başarabilmiştim. Telefonumuda alıp pencereden aşağı indim. Sonrada nerdeyse koşar adımlarla odama gittim. Eveet şimdi telefonumu keşfe çıkabilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koruyucum
Teen FictionBabasının hatası yüzünden hayatı altüst olan bir genç kız . Babasının onu emanet ettiği bir koruyucu. Peşlerinde olan kötü adamlara izlerini kaybettirmeye çalışıyorlar. Ha birde birbirlerine uyum sağlamaya . Onların hayat maceraları bazen komik baz...