Not:Medyadaki müzikle yazdığım için onu dinleyerek okumanızı tavsiye ederim❤
~~~~~~
Hayatta her şeyi yapmak için bir nedeniniz vardır. Yemek yersiniz çünkü açsınızdır, ağlarsınız çünkü üzgünsünüzdür, birilerini öldürürsünüz;canınızı yakmıştır, yorulmuşsunuzdur terk-i diyar edersiniz... Ama kendinize yeniliyorsanız,acınıza rağmen gülüyorsanız ancak ve ancak sevdalanmışsınızdır.
Seyduna der ki; "Söküyorsam yüreğimi göğsümden sana olan sevdamdandır bilesin."
Emre de seviyordu ve yüreğini söküp yanında duran adama vermişti. Onun da yüreğini almıştı ama Emre gibi gürültüyle vermemişti kalbini. Sessiz sedasız, ince ince hediye etmişti uzun gence. Sevdanın farklı farklı çeşitleri olurdu, reisinki de böyle naif oluyordu işte.
Bunun kanıtı da Emre'nin "Benimle gel," sözüne sadece başını sallayıp onay vermesiydi. Elindeki araba anahtarını ve programı bitirme işini Yavuz'a bırakıp sevdiği adamın peşine takılmıştı. O kadar sessizdi ki Emre ne yapacağını şaşırmıştı. Belki birkaç kelime söylese, hiç olmadı inkar etse uzun genç bir şeyler yapabilirdi ama sessiz sevdaya,teslimiyete cevabınız da olmuyordu.
Emre çamurla kaplanmış ayakkabısını ve bağcıklarını izlerken yanındaki adamın da yeri izlediğini biliyordu. Tüm yol boyunca susmuşlardı,şimdi de asansörde Emre'nin evine çıkarken susuyorlardı.
Emre dört bir yanını kuşatan erkeksi kokuyla kendini kaybetmemek için direnirken küçücük kabinde bile birbirlerine uzak oluşu elini kolunu bağlıyordu. Asansörün kata geldiklerini bildiren 'ding' sesi duyulurken yerinde doğruldu genç adam. Asansörün otomatik kapısı açılırken önce Emre ardından da Alp indi.
Sakin adımlarla ilerliyor gibi görünüyorlardı ama Emre titriyordu. Sevdiği adamla aynı eve girecek olması değildi nedeni. Sevip de sevildiğini bildiği adamla yan yana olmalarıydı nedeni. Derin nefesler alıp titremesini zar zor durdurduğu elleriyle kapıyı açarken Alp'in önden geçmesi için yol gösterdi.
Kısa genç girip vestiyerin önünde ayakkabılarını çıkarırken Emre de kapıyı kapatıp aynı şeyi yaptı. İkili holde öylece dikilirken Emre diyecek bir şeyler düşündü ama nafile. Sanki tüm kelime haznesi aniden tükenmişti. Kararan havadan dolayı karanlık holde yüzünü tam göremediği Alp'e bakarken boğazını temizledi.
"İstersen salona geçelim."
Alp yine konuşmazken başını sallamakla yetinmişti. Kapının yanındaki anahtarla ışığı açıp koridorun aydınlanmasına neden oldu. Kendisi önde, Alp arkada 2+1 evinde salona geçerken ışığı açıp genç adama üçlü koltuğu gösterdi. Alp sessizce yerine otururken Emre de karşısına kuruldu.
Hayat çok ilginçti. Alp ile ilk kez böyle karşı karşıya oturduklarında teşkilattaydılar ve yine sessizdiler. O zaman birbirlerine meydan okuyarak bakıyorlardı şimdi ise ikisi de gözlerini kaçırıyordu. Böyle olmamalıydı. Birbirini seven iki adam böylesine sessiz olmamalıydı. Sebebi utanç değildi. Sadece ilk kez aşık olmuş ve aşkına kavuşmuş iki adam olarak ne yapacaklarını bilemiyorlardı.
Ama bir şeyler yapmalıydı, söylemeliydi. Böyle sadece susarak bir yere varamazlardı. Emre de öyle yaptı. Derin bir nefes aldı ve gönlünden ilk geçeni söyledi.
"Evime de gönlüme de çok yakıştın."
Gözlerini diktiği adam yüzünü kendisine dönerken Emre başını sola yatırıp gülümseyerek baktı. Çok seviyordu ulan. Kalbindeki tüm kötülüğü atmış da yerini sadece Alp'le doldurmuş gibi seviyordu. Sanki içindeki çocuk yıllarca uyumuştu da Alp gelince uyanmış gibi seviyordu. Dünyanın tüm bataklığı kurumuş da çam ormanlarına dönmüş gibiydi. Seviyordu işte. Süslü kelimelere ihtiyaç duymadan seviyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
Short StoryTüm hayatını sahip olduğu fikirleriyle yaşayan bir adam ile hiçbir ideolojiye sahip olmayan adamın hikayesi... 10.12.2017~19. 11.2018