Anlayana sivrisinek saz,anlamayana siksen az demiş atalarımız. Her şeyde olduğu gibi bunda da 12'den vurmuşlar. Adamlar işi biliyor aga,sen ben gibi mi? Daha yüzlerce yıl öncesinden görmüşler Alp'in sakatlığını. Görmüşler de keşke dermanını da bulsalarmış. Yoksa kalacak böyle malak gibi ortada,üzülüyoruz.
"Oğlum var ya acıyorum senin gelecekteki eşine."
Asıl biz sana acıyoruz Alp'im ama konumuz bu değil.
"Niye lan?"
Emre,ortama tek sözüyle tüküren adamın alaycı yüzüne bakıp ne dediğini anlamaya çalıştı.
"Böyle romantik cümleleri ona kurup ilklerini onunla yaşayacağına dağa taşa halleniyorsun. Yazık lan!"
Komik bir şey demiş gibi gülen Alp'im,dağı bilmeyiz ama taş kısmında haklısın. Kafanın malzemesi olduğu yönünde kanıtlarımız bile var.
Kendisi gülmeye devam ederken Emre'nin buz gibi bir yüz ifadesiyle dikilmesini ise hiç umursamadı. Zaten bu adamın eğlenip eğlenmemesi umrunda da değildi.
"Tamam lan,çok sevdiysen burayı tekrar geliriz."
Bunu der demez bir kahkaha daha patlatması Yasin'in durup onları izlemesine neden olurken eğlenen tek kişi olduğunu fark etti. Çok mu gülmüştü ya? Bu ikisi ona garip garip baktığına göre öyle olmalıydı. Yavaş yavaş dinen kahkahasıyla boğazını temizleyip kendine gelmeye çalıştı.
"Eeee tamam o zaman,dönelim artık hepimiz de manzaraya doyduysak?"
Emre göz devirip Yasin'e ilerlemeden önce çantayı Alp'in kucağına bıraktı. Cidden böyle bir heriften hoşlanacak kadar kendini kaybetmiş olamazdı değil mi? Yok yok,kesinlikle bu işte bir yanlışlık vardı. Yoksa onun gibi birinden hoşlanmasına imkan yoktu. Yasin'in elini tutup Alp'in önünden geçerken yüzüne bakmadı. Arkalarından gelen adım seslerini umursamadan tepeden inerken de aynı yolu sessizlikle Yasin'le beraber önde giderek geçerken de Alp'e bir daha bakmadı. Kendini kocasına trip atıp çocuğu ile anasının evine dönen kadınlar gibi hissetmişti hatta bir ara ama olsundu. Gerizekalı Alp belki de bir daha hiç yakalayamayacağı o romantik Emre'yi küstürmüştü.
Sıçardı böyle işe. Adama resmen ilan-ı aşk etmişti ama herif dağa taşa hallendiğini düşünmüştü. Yerden bitme bu kafayla biraz zor anlardı Emre'nin duygularını. Yani bu demek oluyordu ki Emre direkt yüzüne "Senden hoşlanıyorum." demek zorundaydı. Aksi halde bu işin olacağı yoktu. Ama reise nasıl direkt seni seviyorum denirdi? Tamam korkmuyordu ama hoşlandığı adam tarafından vurulma ihtimali %1500'dü. Offf ulan offf! Seve seve reisi sevmişti. Hayaaattt beni neden yoruyorsun diyen Serdar Ortaç ilk kez haklıydı.
Çadıra varana kadar elini tuttuğu çocuğun sorularını cevaplarken aklında dönen soruları da yanıtlamak için uğraşıyordu. Keşke onun soruları da Yasin'in sorduğu ağaç ve hayvan türleri kadar kolay olsaydı. Kamp çadırına vardıkları gibi elini bırakıp taburesine koşan küçük çocuk yorulduğunu daha iyi belli edemezdi. Emre kolundaki saate bakıp Alp'e döndü.
"Saat 3 olmuş,mangalı hazırlayalım."
Çantayı masanın yanına koyan Alp çadırı da açtıktan sonra yol boyu yüzüne bile bakmayan adama cevap verdi.
"Ben malzemeleri hazırlarım,sen de mangalı yak."
Herife bak ya,sen konuşma konuşma sonra mangal yemek için iki kelam et. Hayır,Alp sanki ne demişti? Haksız mıydı yani dağa taşa hallendiği konusunda? Tövbe tövbe,adamı kendi gibi sinir hastası ederdi bu Kürt bozuntusu.
Emre ise tekrar Alp orda yokmuş gibi davranmaya devam edip mangal kömürünü yüklendi. Kamp alanlarının çoğunda ateş yakmak yasaktır. Mangal da belli yerlerde vardır ve kampçılar da onun dışında bir yerde ateş yakamaz. Neyse ki Emreler mangalın yakınına kurmuşlardı çadırı da git gel yapmak zorunda kalmayacaklardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
Cerita PendekTüm hayatını sahip olduğu fikirleriyle yaşayan bir adam ile hiçbir ideolojiye sahip olmayan adamın hikayesi... 10.12.2017~19. 11.2018