"Şans diye bir şey yoktur, tevafuk vardır," müslümanların inancı bu yöndedir. Çünkü insanın doğmadan önce kaderinin yazıldığına inanılır ve şans diye tabir ettiğimiz şeylerin de zaten en başından belli olduğu söylenir. Bu yüzden tevafuk olarak adlandırılır.
Gökçe, uzun boylu genci hiç beklemediği şekilde teşkilatta karşısında bulurken bunları düşünüyordu. Gerçekten kader, tevafuk ya da şans... Adı her neyse ondan yanaydı.
"Ara tatilde yolda tanıştık."
Yüzündeki küçük tebessümle Alp'e cevap veren adama bir kez daha hayran oldu. Üniversitede olma ihtimaliyle sürekli gözleri onu aramış ama bir türlü bulamamıştı. Şimdi teşkilatta karşısına çıkmıştı. Reis'le de takıldığına göre o da ülkücüydü. Tam hayallerindeki gibi birini bulduğunu düşündü.
"Hiç haberim olmadı."
Reis, Emre'yi sorguluyor muydu, ona mı öyle geliyordu?
"Bilmen gereken bir mevzu olmadığındandır reis," dayanamayıp söze girdi. Zaten araları bozuktu, bir de kendisinden bu denli rahatsız olduğunu gizlemeden konuşması sinirini bozmuştu.
"Sana sormadım!"
Alp'in keskin sesi ve sözü genç kızın kaşlarını çatmasına neden oldu. Ne sanıyordu Asena'yı? Ezebileceği sıradan teşkilat üyesi mi?
"Konuşmam için senin soru sormana ihtiyacım yok," hemen yüzünü Emre'ye döndü. Tatlı bir ifade takındı, Alp'le muhatap olmak istemiyordu.
"Madem karşılaştık kahve sözümü tutmalıyım değil mi?"
Emre'nin bir kendisine bir Alp'e kayan bakışları tereddütle doluydu.
"Gökçe bacım, bizim şimdi Alp'le işimiz var. Sonra içsek olur mu?"
Şimdiye kadar kimse tarafından reddedilmemişti bu yüzden egosu zedelenirken tekrar bacım kelimesini duymak moralini daha da bozdu.
"Olur tabi, bizim üniversitedesin değil mi," Emre başını sallayarak onay verince devam etti.
"Hangi bölüm?"
"Bilgisayar mühendisliği."
Elini uzatıp genç adamın sıkması için bekledi. Emre göz ucuyla Alp'e bakıp kendisine uzatılan eli sıkarken devam etti Gökçe.
"Benimki de Edebiyat. Üniversitede görüşürüz o zaman."
Alp'e bakmadan Emre'ye selam vererek uzaklaşırken ardında nasıl bir karmaşa bıraktığının farkında değildi.
"Alp?"
Gökçe'nin bıraktığı boşluğa dalmış olan adama seslendi. Aralarında ne geçmişti o kızla da Alp böylesine gergindi?
"Efendim?"
Emre'ye sinirli sesiyle cevap verince genç adam da gerilmeden edemedi.
"Ne oldu şimdi? Niye bu kadar gerildiniz?"
Cevap vermeden önce yürümeye başlayan adamın peşine takıldı.
"Eski bir mevzu, boşver. Sen bana cevap ver. Tatilde hangi ara gördün kızı?"
Alp'i ne kadar severse sevsin karekterinden ödün vermezdi. Madem o anlatmak istemiyordu, Emre de zorlamazdı.
"Yaa bir gece dövüşe giderken sokakta Gökçe'nin peşine serserilerin takıldığını gördüm. Oradan tanışıyoruz."
Ayrıntı vermedi çünkü anlatmaya değer görmüyordu. Alp de ısrar etmeyip yürümeye devam edince susmaya karar verdi ama bu kararı uzun sürmedi. Zaten sevdiği adam aniden buz adama dönerken bu pek mümkün değildi. Akşam saatlerine yakın olduğundan teşkilatta daha az insan olurdu. Böylece bazı odalar boşalmış olduğundan kapısını açık gördüğü ilk odaya Alp'i kolundan sürükleyip soktu. Ne olduğunu anlayamadan kapıyı üzerlerine kapatırken kısa genci kapı arkasındaki duvara yasladı. Ellerini başının iki yanından duvara yaslarken göz göze gelmelerini sağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
Short StoryTüm hayatını sahip olduğu fikirleriyle yaşayan bir adam ile hiçbir ideolojiye sahip olmayan adamın hikayesi... 10.12.2017~19. 11.2018