29.AZRAİLLERİN ARASINDAKİ BOZKURT

27.5K 1.3K 1.7K
                                    

*Not: Bölümdeki konularla ilgili eleştiri kabul etmediğimizi belirtmek isterim. Keyifli okumalar ❤*

Uçaklarda uçuşla ilgili her türlü bilgiyi kaydeden 'kara kutu'; adını ayakkabı kutusu büyüklüğünde olmasından alır. Yaklaşık 5 kg ağırlığındadır. Suyla temas halinde devreye girer ve 6000 metre derinliğe kadar sinyal verir. Peki uçuşla ilgili her türlü bilgiyi veren, böylesine korunaklı ve kullanışlı bu kutu yolcularının duygularını da kaydedebilir miydi?

Eğer kaydedebiliyorsa böylesine bir holiganlık, o holiganlığa kendini kaptırmış olan adama duyulan aşkı bu sayede öğrenmiş olurdu insanlık. Alp, Emre ve Yasin'e bakarken sabahtan beri yüzünde olan sırıtmayı silemiyordu. Çok tatlılardı ulan. Ellerinde Diyarbekirspor bayrakları, üstlerinde formaları ve boyunlarındaki atkılarla Diyarbakır'a gelene kadar gören herkesin bakışlarının hedefi olmuşlardı. Başkalarının garip, Alp'in sevgi dolu bakışlarına...

Ahmet Hoca'yı zorla ikna edip getirdiği Yasin'in elini tutarken sevdiği adama döndü Emre.

"Alp'im sen de giyseydin formamızı ne olurdu sanki?"

Alp omuz silkerken boynundaki atkının uçlarını çekiştirdi.

"Zaten takımım dışındaki bir maça ilk kez katılıyorum. Bir de formanızı giyemezdim. Hem bak garip durmayayım diye yeşil tişört giydim, taraftar atkısını da boynuma zorla doladın. Yeter bu kadar."

Maça gelme kararı aldıklarından beri aynı muhabbet dönüyordu. Emre ısrarla Alp'e formayı giydirmeye çalışıyordu, Alp de kararlılıkla giymeyeceğini söylüyordu. Sonuç olarak Diyarbakır Havaalını'nın çıkış kapısında Emre'nin arkadaşlarını beklerken Alp istediği gibi giyinmişti.

Yaklaşık 5 dakikadır gelen otobüs, taksi ve şahsi araçları izliyorlardı. Birazdan burada olurlar demişti Emre. Bekledikleri araç gelene kadar Emre ve Yasin'in saklama gereği duymadıkları heyecanı izlemekle yetiniyordu Alp. Kimse ondan tutmadığı bir takımın maçı için heyecanlı olmasını bekleyemezdi zaten.

Neyse ki daha fazla beklemelerine gerek kalmadan Emre'nin arkadaşlarının aracı göründü. Nereden mi biliyordu Alp? Tabi ki dört bir yanından yeşil-kırmızı bayraklar yükselmesinden. Harbiden fanatiklerdi. Araç hemen önlerinde dururken iki genç indi arabadan. Esmer ve sarışın sayılabilecek iki genç onlara doğru ilerlerken yüzlerinde geniş bir gülümseme vardı.

Esmer olan kollarını açıp Emre'ye sarılırken hallerinden ne denli yakın oldukları anlaşılıyordu.

"Birâye min xêr hatî!"
(Kardeşim hoş geldin!)

Emre kardeşinin omzuna vururken yavaşça kollarını çözüp kocaman gülümsemesiyle cevap verdi.

"Nav xêrê de bî Azad'amın."
(Hoş buldum Azad'ım.)

Emre'yi bırakan genç, hemen yanlarında duran Yasin'e döndü.

"Weyy, Ezraîla piçûk ji hati."
(Vayy, küçük Azrail de gelmiş.)

Yasin'i hemen kucaklarken küçük çocuğun sevgisi gözlerinden okunuyordu.

"Bi xêr hatî Ezraîla piçûk."

Azad, Yasin'le kürtçe mi konuşmuştu?

"Nav xêrê de bî keke."
(Hoş buldum abi.)

Küçük çocuk Alp'i şaşırtarak Kürtçe konuşurken reisin ağzı açık kaldı. Onun bu halini gören Emre gülerken arkadaşına döndü.

"Biremin Türkçe konuş, bu arkadaş Kürtçe bilmi."

Daha fazla şaşıramazdı herhalde çünkü Emre daha önce ondan duymadığı şekilde şiveyle konuşmuştu.

YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin