3°•°•°SEVİLMEYEN BİR SEVEN

49 21 15
                                    


"Kimsenin bilmediği intiharlarım var benim, yaşamdan kopmuşçasına kaçışlarım var insanlardan..."

3.BÖLÜM°•°•°•°•°•

"Bir çocuk ancak uçurtması tellere takılınca ümitsizliği öğrenir."derler. Çünkü ipi sertçe kavrasa uçurtmaya veda edecek, hafifçe dokunsa hiçbir yararı olmayacak. Benim uçurtmam ise ipin esaretine girmişti ancak rüzgarla beraber cesaretlendi. İp ellerimin arasından ne sertçe çekilip koptu ne de parmağıma dolandı. Uçurtmam rüzgarı görünce ellerimden vazgeçmiş, esaretten kurtulmak adına özgürlüğün esiri olmuştu. Nasıl mı?

Yaşamak için gereken tek şeyin nefes olduğunu düşünürken uçsuz bucaksız bir denizde buldum kendimi. Bazen karanlığa düşsem bile attığım her kulacımda ışığa yol alır gibi bir ümidim doğuyordu içimde. Sonra onlar gittiler. Dalgalar dizginlenemeyecek kadar devasa bir hal alırken onların bir sözü kaldı aklımda:

"Yaşamak için su gerek."

Suyun içinde kıvranırken tek bir nefese kalan canıma yenik düşerek kapattım gözlerimi. Yaşamak için su değil nefes gerekti. Peki ya ben?

Saatler önce söylediğim gibi ben ateşten nefes alıyordum. Ölen birine bir yaşam sunulur muydu?

Yaşayanlara ölüm sunuluyor ise ölenlere de bir yaşam bahşedilirdi. Belki de benim gibilere...

Gözlerim sahnede şaşkınca izliyorum onları. Atınç şaşkınca Ufuk'a bakıyor ama Ufuk ifadesiz, sanki bir şeylerin farkına varmış. Onlar iki arkadaş olmalarına rağmen çevredeki herkes dövüşmelerini bekliyorlar.

İşte şimdi anlıyorum neden Bertan'ın bana 'Ufuk kaybederse eğer üzülür müsün? 'Diye sorduğunu. Şimdi kavrıyorum neden burada olduğumu. Benim önümde kavga etmeyeceğini biliyorlar, sanırım herkes Ufuk'un kaybetmesini istiyor.

Başımı Bertan'a çevirdim ve sertçe baktım gözlerine. Bana baktığında sinirle tıslayıp "Senden nefret ediyorum."dediğimde yerimden kalkmaya çalışıyordum ancak kollarımı sıkı sıkıya tutup buna izin vermeyince sinirle bağırdım. "Bırak beni. " Ben çırpındıkça etraftan sitemli sesler yükseliyordu. Bertan birden kolumu sertçe kendine çekince başımı sertçe göğsüne çarpmıştım. Alnımdaki yara acıdığında gözlerim doldu ve bir hıçkırık kaçtı ağzımdan. Gözümden bir damla yaş düştüğünde canım acıdığı için ağlamıyordum, Atınç burada olduğu için Ufuk ona yenileceği için ağlıyordum.

Bertan eğilip üzgün gözlerle baktı yüzüme. Elinin tekini yanağımda hissedince geri çekildim ama başım hala göğsündeydi. "Özür dilerim."dediğinde şaşkın gözlerle ona bakarak " Ufuk onunla dövüşemez, onlar arkadaşlar."dediğimde kafasını salladı. Sahneye baktığımda ikisinin de birbirine tek bir fiske atmadıklarını görünce gülümsedim. Belki de ikisi de çekilirse kazanan ve kaybeden bir kişi olmayacaktı.

"Canın çok acıyor mu?" Gözlerimi sahneden alıp başımı çevirince onunla yüz yüze geldiğimde gözlerimin kocaman oluşuna engel olamadım. Bana bu kadar yakın olması hiç iyi değildi.

"Çok değil."Diye mırıldanıp geri çekildim ve abime baktım. Hiçbir şey yapmadan duruyorlardı. Atınç'a çeviremedim gözlerimi kalbimi yine alamadım karşıma. Ve o an ondan bir darbe geldi Atınç'tan. Ufuk eğilerek onun yumruğundan kurtuldu ve dik durarak bir yumruk da o savurdu Atınç'a. Birkaç defa tekrar ettiler bunu. Sürekli birbirlerine isabet ettirmeden geriye çekiliyorlardı. Sonra Ufuk elini ileri geri salladı ve garip bir işaret yaptıktan sonra Atınç ile aynı anda sert bir yumruk geçirdiler birbirlerine. Ufuk'un karnına onun gözüne gelen sert bir darbe sonrası ikisi de aynı anda sırtlarını yere verdiler. Adamın biri başlarında dikildi ve ayağa kalkacak ilk kişiyi beklemeye başladı ancak onlar birbirlerine bakarak gülümsüyorlardı. Birazdan ayağa kalkıp 'Yumruğun çok sertti eyvallah.' Diyeceklerini hissettim bir an.

Nefretin Soluğu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin