"Bir gurup gerekti bin ayın doğmasına."Gurup= Güneşin batması.
Güher=Mücevher
♥
24.BÖLÜM°•°•°•°•°•
Yapmak istemediğim şeylerdi benim özgürlüğüm.Kendi seçimlerim başkasının sözünde dar ağacında sallanmaya mahkumdu. Fikirlerim yaşını doldurmadan ölüyordu dudaklarımın arasında. Naif cümlelerim güher olsaydı bir demire karşı gelemezdi.Gelemedim.
Şimdi gitmeyişimin pişmanlığı cesaret kırıntılarımı silip korkuyla dönmüştü bana.
"Ama canım acıyor şu anda."Dünyada kadın olmanın zaruri acılarını yaşıyordum ve bunun üstesinden gelmek zordu. Dış görünüşe göre yaşıyorduk hayatı ve benim şimdi hiç şansım kalmamıştı.
"Bıyıklarını daha nazik alamam." Ne? Öyle afilli bir acı bekleyen kusura bakmasın. Şu an Şimal'in aldığı bıyıklarım kadar hiçbir şey canımı yakamazdı.
Bertan beni eve bıraktıktan sonra Şimal de geldi ve güzel görünmem için bana yardımcı olmaya başladı. Tabi ilk istenmeyen tüylerden başlamak beni küçük Emrah kafasına soktu ama vaktimiz kısıtlı olduğu için arada bir de olsa normal hayatla irtibata geçebiliyordum. "Maşallah ormana dönmüş burası."
"Abart, abart." Gülerek elindeki ipi tutup çekti. "Ne abartacağım? Hem sen çocuğa ilan-ı aşk ettikten sonra tutup evlilik dairesine götürmeyecek..." Duraksadı ve ekledi. "Ki Bertan götürebilir ama emin olamadım." Kahkaha attım. Konu Bertan olunca insanın ufkunu zorlaması gerekiyordu. "Neyse sen dedikten sonra seni öpeceğini düşünürsek bıyıkları almak önemli." Elimi uzatıp karnına vurdum. Güldü. Şimdiden utanıyorsam onun yanında ne yapacaktım?
İpe parmağını geçirip ileri çekti. Birkaç kez bunu tekrarladıktan sonra geriye çekilip yüzüme baktı. "Tamam bu bitti." Ellerini yere doğru çırptı ve makyaj çantasını masanın üzerine bıraktıktan sonra sandalyemi aynaya döndürdü. "En baştan söylüyorum öyle abartılı makyaj istemiyorum."
Çantayı açıp içinden birkaç krem çıkardıktan sonra yüzüme baktı. "Bu tipin düzelmesi için yirmi kat makyaj yapmam lazım." Elimle koluna vurduktan sonra gülerek geriye çekildim."Suratındaki elli kat fondötenin sırrı ortaya çıktı." Aslında öyle çok makyaj yapmamıştı ama yüzündeki doğallığı da kıskanmıştım.
"Neyse sen kendini bana bırak." Kremi açıp yüzüme birkaç küçük hareketle uygularken bir yandan konuşuyordu. "Tenin çok soluk bu yüzden biraz krem süreyim sonra fondöten yapınca hiç belli olmaz." Bu yöntemine şaşırmadan edemedim. Resmen sahtecilikti. Ama benim tenim kusursuz olmadığı için buna ihtiyacım vardı.
"Highligter istemiyorum." Dediğimde güldü. "Kullanmıyorum zaten."
Makyaj için kendimi ona bıraktım dediği gibi. Tenim garipti. Hassastı ve yazın kararıp kışın beyazlıyordu. Garip ama küçücük birkaç çil vardı burnumda ama belli olmuyordu çok. Dudağımın etrafı ise hafif esmer renkteydi. Neden böyleyim bilmiyorum ama Allah'ın her günü garip kremler sürerek dışarı çıkmam da bu yüzdendi.
"Bertan beğenir değil mi? Yani pek makyajdan hoşlanır gibi değil de?" Endişheme abartılı bir şekilde göz devirdi. "O beğensin diye değil sen kendini güzel hisset diye yapıyorum." Söylediğinde haklıydı. Kendimi onun yanında çirkin hissetmek istemiyorum ama günümüz insanı makyaj yapana boya kutusu, yapmayana pasaklı, kendi yapınca hiçbir şey demediği için endişhe etmeden edemiyordu insan.
![](https://img.wattpad.com/cover/139844001-288-k119886.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefretin Soluğu
Dla nastolatkówNefret... Yalanlarla büyüyen bir insanın kana boyanmış hayatında edilebileceği tek histi belki. Ya da olmayan gerçeklere açtığım savaşta yenemediğim tek düşmanım. Kısaca silahlar elimdeyken kana buladığım bu hayatta küçük yaşta yalanlarla büyümekti...