"Kalbimi kalın bir kitabın arasında kuruttum. Onu orada beş parmaklı bir çınar yaprağı gibi unuttum."♥
30.BÖLÜM°•°•°•°•°•
Avuçlarımda saklı, bir gizli ölüm... Açsam yaşatmaz, kapatsam yaşanmaz.
Çünkü ecel saklanmaz. Kokusu sızar ciğerinize önceden, ruhunuzu sarar yorgunluğu peşinizde koşmanın, ayaklarınıza dolanır son mesafenizin intikamı adına. Kapatır sizi kendi kafesinize, açar bambaşka bir dünyanın kapılarını.
O dünyada, nefes alanlara yer yok.
Ecel, nefesleri kendine mabed edinerek tapar, koparır bedenden. İşte şimdi, ölümün aşık olduğu o nefes gibi hissediyorum. Kendi ihtiyacımı göz ardı ederek veriyorum ölümün paslı kollarına. Ecelin nefesi gibiyim, nefretin soluğu olmama rağmen. Ölmüyorum ancak yaşatıyorum solgun nefesi üzerimde.
Saat gece yarısını geçeli çok oldu. Ben hala uyuyamamanın verdiği garip yorgunluğu yaşamakla meşgulüm. Aklımda sürekli Bartu ve bir romanın son sayfalarından koparılmış gibi sözleri dönmekte. Kararsız ancak cesaretliyim. Geçmişime saplanıp kalmakla değil, bir ailenin çocuğunu onlara kavuşturmak için.
"Neden uyumuyorsun, dinlen biraz." Şimal uykudan yeni uyanmış gibiydi lakin tek gram uyku almamıştı bedenine. Bazen dalıp gittiğini görüyordum kendi düşüncelerimden sıyrıldığım an. Bertan ise benim uyumamda diretmiş ve uyuyor gibi yaptığımda kendi de uyuyakalmıştı. O kadar yorgundu ki deliksiz uyuyordu.
"Uykum yok. Sen neden uyumuyorsun?" Dediğimde bakışları kısıldı. Karanlık odada yüzünü görmekte zorlarsam da bunu fark ettim. "Fırat uyanana kadar yatamam." Bertan'ın başını dizlerimden sakince kaldırıp yastığa koydum. Şimal'in oturduğu koltuğa doğru yürüdüm ses çıkarmamaya dikkat ederek. "Şimal bana anlat artık neler hissettiğini. İçine kapanma." Yavaşça yanına oturdum. Gözlerini sertçe kapatırken ağlamamak adına harbe girmiş gibiydi.
"Benim yüzümden oldu Ezel. Kime neyi anlatayım?" Elimi omzuna dokundurup yüzüme bakmasını sağladım. Sakince bana döndüğünde kızaran gözlerinin acısını hissedebildim. "Senin yüzünden olmadı. At şunu kafandan." Fısıltım onu hizaya getirecek kadar sertti. Alt dudağını ısırıp bakışlarını kaçırdı. Onu ilk defa böyle çaresiz görüyorum, yani belki.
Hatırlayamadığım onca olasılıklar vardı.
"Ben o kızı alaya almasaydım, silah çekmezdi. Fırat da önüme geçmezdi. Hep boş boğazlığım yüzünden." Küçük bir hıçkırığa davetkar damlalar altı gözlerinden. Sessizce ağlayarak bastırdı dudaklarını birbirine. Kollarım onu iyice sardı, bırakmak istemezcesine. "Şimal, ağlama. Onu iyi görmek istiyorsan ağlama." Bertan yerinde huzursuzca kıpırdanıp yeniden uykuya daldığında yeni yeni doğan güneşin ilk ışıkları cama vuruyordu.
"Beni affeder mi?" Kendini öylesine suçlu hissediyordu ki onu teselli etmek imkansızdı. Fısıldadım. "Ben küçüklüğümden beri onu tanıyorum Şimal. Affedemeyeceği bir şey yapmadın sen." Şimal birkaç dakika daha da döktü içini bana. Dışardan bakıldığında sarı boyalı, uzun ve dalgalı saçları, gözleri ve bedeniyle oldukça güzel ve güçlü görünen o kız şimdi cılız ruhunu ayakta tutamıyordu. "Ama vicdanımı susturamıyorum." Başını yavaşça duvara yasladığında bakışlarım pencereye tırmandı. Yeni bir gün ve yepyeni bir başlangıç için hiç de geç kalmamıştık. Yeni bir gün... "Bugün Atınç'ın doğum günü." Dediğim an sessizce gülümsedi. Fırat bugün normal odaya alınırsa eğer ona güzel sürprizler yapabilirdik. Onu affetmiştim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefretin Soluğu
Novela JuvenilNefret... Yalanlarla büyüyen bir insanın kana boyanmış hayatında edilebileceği tek histi belki. Ya da olmayan gerçeklere açtığım savaşta yenemediğim tek düşmanım. Kısaca silahlar elimdeyken kana buladığım bu hayatta küçük yaşta yalanlarla büyümekti...