"İnan en büyük direniştir, göz yaşlarını tutmak."
♥8.BÖLÜM °•°•°•°
Cesaretimin ardına sığınıp korkumu saklamaya çalıştığımda yalan giysisinin üzerime sinen kokusu bu kadar belirgin olmayacaktı belki de. Gizli maskelerim, cılız yüzümü sarıp sarsılmaz bir görünüm sağlardı hep bu güne kadar. Parmaklarımın ucunda sivrilen bir dokunuş, dilimdeki sözcüklere mani olamazken arkamda gölgemden daha yakın bir iz kalır, adımlarımı silip kendi yolunu çizerdi. Benim bir yolum olmadı hiçbir zaman, o yollarımı kendine çıkarmıştı hep. Karanlık olsa da sokaklarım, bir aydınlık gibi doğmuştu üzerime.
Ufuk Günday.
Çocukluğumun yanına kazınan altın kalpli ve şimdi de çelik yumruklara sahip adam. Yıllar süren bekleyişimin, en güzel sonuydu benim için. Gökteki en parlak yıldızın kaymasını bekleyen ben, onun ışıklarıyla bezenmiş tavanımın altında, beklemekten vazgeçtiğim o günün intikamını alırcasına derin bir uykuya dalmıştım. Ben yıldızımı izlerken biri de yıldızları izliyor gibi izliyordu, beni.
Odiar.
Kimdi, nereden çıkıp bu kadar yanımda yer edinmişti bilemesem de gün geçtikçe hayatımla ilgili oldukça vurucu bilgiler elde etmeye başlayacak olma ihtimali beni korkutuyordu. Bir de sözlerindeki gizli manalar, benim karmaşık yaşamımda öyle bulanık bir hale geliyordu ki onu anlamak benim için uçurumdan atlamaktan daha zordu.
Zaten düğüm düğüm bir hayata sahiptim, elimde olanlar olamayanlara ağırlıkla fazlaydı ancak git gide kendini benimsemek isteyen ruhum esaretten kurtulmak adına yeni birini dahil etmek istiyordu bu tutsaklığa.Benim hayatıma kim dahil olurdu ki?
Ruhumdaki yaralara, bedenimdeki kusurlara bakmadan sadece ben olduğum için benim için benimle beraber olmak isteyen insanlar o kadar azdı ki, elimden kayıp gitseler yaşamdan kopardım, zaten ölümün kıyısında gezen bedenim kendini koruyamaz giderdi bu dünyadan.
Ama direnmek zorundaydım işte.
Çırpındığım girdapta ardımda kalanların canı benimkinden daha da yanacağı için, canım yanacağı için, canım canları olduğu için...
Dayanmak zorundaydım işte.
Günün parıltılı rengi tüm odayı işgal ettiğinde gözlerimi araladım. Ufuk'un odasında oluşum ile yataktan doğrulmaya çalıştığımda karnımın üzerindeki bir kola takılı kaldım. Başımı yana çevirdiğimde Ufuk yanımda uyuyakalmış, kolunu üzerime sarmıştı. Diğer yanıma baktığımda ise Atınç derin bir uykudaydı.
Onlar yanımdaydı.
Sözünü tutup yeniden yanıma gelmiş olmaları beni gülümsetirken kendime hakim olamadan döndüm yeniden Atınç'ın yüzüne doğru. Kahve saçları alnına kadar uzanmış, gözlerini engellerken o bunu hiçbir zaman sorun etmemişti ki. Her zaman alnına dökülen saçlarını seviyordu çünkü çoğu zaman onun saçlarıyla oynadığımda bunun hoşuna gittiğini söylüyordu. Ailesinden uzak yaşıyordu çoğu zaman, bazen aylar oluyordu gelmediği. Ama her zaman yanımdaydı işte.
Atınç .Onu sadece abim olarak sevmek istiyordum, hatta bu hislerime son vereli bayağı zaman olmuştu ancak onun geri dönüşü yeniden bir umut bağlamıştı kalbime. Ve gel gör ki son zamanlarda bir şeyler değişmeye başlıyordu.
Aklıma yeniden gelen dün gece ile Ufuk'tan tarafa döndüm ve biraz daha yaklaşarak elimi yanağına koydum. Eğer bir gün bir kızı hayatına alacak olursa neler yapacağımı bilmiyordum, onu nasıl paylaşmam gerektiğini kimse öğretmemişti ki bana ve aynı şekilde ona da. Biz yıllarca kardeşten daha öte bir kavramla büyümüştük, ailemiz gitse de, ben hasta olsam da, onun sevgisinden mahrum kalmadım hiçbir zaman. Çünkü o benim için vardı bu hayatta.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefretin Soluğu
JugendliteraturNefret... Yalanlarla büyüyen bir insanın kana boyanmış hayatında edilebileceği tek histi belki. Ya da olmayan gerçeklere açtığım savaşta yenemediğim tek düşmanım. Kısaca silahlar elimdeyken kana buladığım bu hayatta küçük yaşta yalanlarla büyümekti...