"Kalmak için hep düştüm. Sanırım..."
♥
31.BÖLÜM°•°•°•°•°•
Eskiden babamla birlikte parka giderken, ellerimi geniş demirlerine yasladığım bir motorumuz vardı. Öne beni alırdı babam, arkama biner, ellerimi ellerinin üzerine koymamı beklerdi. Sonra arkaya abimi alırdı, en arkaya da ablam binerdi; evin en büyük çocuğu olmanın verdiği bir özgüvenle.
Eskiden babamla parka giderdik. Her işten geldiğinde akşam vaktine yaklaştığımız o an, nedensiz bir heyecana sürgün olup parka giderdik. O ıssız, tahta evin patikayı andıran yollarını aşıp saatlerce oyun oynardık.
Eskiden babamla birlikte, parka giderken ellerimi, geniş demirlerine yasladığım bir motorumuz vardı. Öyle eskidi ki, o motor gitti. Sonra babam gitti. Parkın yolunu ezbere bilmemize rağmen, tüm oyun eğlencemiz bitti. Şimdi arabamız var, kimse o motora bindiği gibi mutlu değil.
"Polisler her yerde beni arıyor." Ersel Dündar, evimize girip hepimizi silahı altında esir tutarken oturduğum koltukta birkaç kişi yan yana oturduğumuz için rahatsızdım. Onun babam olmadığına emindim zaten, elbet babam gelecekti ve yeniden bizim haberimizin olmadığı olaylarda yaptığı gibi kurtaracaktı. "Kızım nerde bilmiyorum," Ufuk kaşlarını olabildiğince çatarak kötü bakışlarını ona çevirdi. Dirsekleri dizlerine yaslanmış bir biçimde duruyordu ve yumrukları içinde biriken sinir nedeniyle sıkı sıkıydı.
Hepimiz derin nefesler alıp veriyorduk. Sanırım kaburgalarımız arasındaki ateş ancak böyle harlanıyordu. "Sen de madem kızım birini vurdu, öbürlerini de kendim halledeyim dedin, değil mi?" Ufuk öylesine cesaretli bir şekilde onun suratına bakarken alt dudağım dişlerim arasında ezildi. "Kızım, silah kullanmayı bile bilmez. Yanlışlıkla yapmış olmalı." Artık içimde biriken siniri bağıra çağıra atmak istiyordum. Atınç sinirle bir kahkaha atarken bakışlarım Fırat ve Şimal arasında döndü. Ah, bir an o kurşunla yaralananın ben olmasını istedim.
"Yanlışlıkla adam vurduğunuz için mi polisler sizi arıyor?" Dediğimde bakışları mavi gözlerimin derinliklerinde yangınlar çıkardı. Bu adam benden nefret ediyordu.
Denizlerimde yangınlar çıkaracak kadar çok. "Kim bilir...belki kızımın yarım bıraktığı işi tamamlarım." Fırat belki de ilk defa hislerini gizleyerek mesafeli bir tonda konuştu. "O zaman vaktini konuşarak harcama." Şimal endişhenin kol gezdiği bakışlarını üzerimize taşıdı. Ağlayacak gibiydi. "Ne diyorsun sen!" Atınç öylesine katı bir sesle onu terslemişti ki bundan korkmuştum. Fırat tam yanımda rahat bir tavırla ayaklarını uzattı. Gözlerini kapatıp sessizce kulağımın dibinde şarkı söylüyordu. "Sen örterken benimle kalbini, al aklım gibi hissimi. Al çünkü özlüyorum."Gözlerimi birkaç saniyeliğine kapattım. Onun sesinden öyle bir tınıyla bu şarkıyı duymak şu an beni yerden yere vurabilirdi. Yersizce bu şarkıyı söylüyor olması beni duygulandırmıştı. Al aklım gibi hissimi, al çünkü özlüyorum. "Canına susamış bir çocuk... En sevmediğim." Şimal sinirle gülerken konuştu. "Buradaki kimsenin senin sevgine ihtiyacı yok."
Ersel Dündar, elindeki silahı süzdü. Sanırım ilk kimi öldüreceğini düşünüyordu. Ah, sıramı alabilirdim. Bizi duymamış gibi anlatmaya devam etti. "Keşke bir tek polisler olsa. Ahmet Korkaya, Sare Arhan, Nihat Günday. Hepsi şu anda beni öldürmek için diş biliyorlar." Sonunda saydığı babamın ismiyle yerimde sertçe kıpırdanıp merakla ona baktım. Babam, o adamı arıyordu ve bu yüzden belki bugün buraya gelemezdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/139844001-288-k119886.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefretin Soluğu
Teen FictionNefret... Yalanlarla büyüyen bir insanın kana boyanmış hayatında edilebileceği tek histi belki. Ya da olmayan gerçeklere açtığım savaşta yenemediğim tek düşmanım. Kısaca silahlar elimdeyken kana buladığım bu hayatta küçük yaşta yalanlarla büyümekti...